Süprizlerle Dolu Kapadokya – 1. Bölüm

Doğrusu anlatmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum, o kadar güzel ve çok yer gördük ki! Ama Kapadokya kesinlikle kaya evler ve peribacalarından ibaret değil!

aciksaray2

Gezi ve Ulaşım Rotamız

En iyisi rotamızı anlatarak başlayayım, çünkü Ankara ve İstanbul’dan araba ile gelecek olanlar için daha organize bir tur programı olmuş oluyor: Ankara’dan sonra Kapadokya’ya ulaşım için 2 ana rota alternatifi var. Biri Kırıkkale-Kırşehir üzerinden, diğeri de Tuz Gölü-Aksaray üzerinden… Okumaya devam et

Yeşile Özlem Duyanlar için Biçilmiş Kaftan: Sapanca

Arkadaşlarla gezmenin keyfi ayrı, çekirdek aile olarak gezmeninki ayrı… Biz böyle ara sıra Bir Küçük Gezgin’i de alıp, birlikte bol bol vakit geçirebileceğimiz küçük kaçamaklar yapmayı da çok seviyoruz!

Yine kuzumuzu alıp nereye gidelim diye düşünürken 23 Nisan tatilinden de faydalanıp Sapanca’yı keşfetmeye karar verdik. İstanbul’luların kahvaltı için bile gittikleri bir yer ama biz ikimiz (aslında üçümüz) de daha önce görmemiştik. Okumaya devam et

Bir Masal Kahramanı: Neuschwanstein Şatosu

Hani çeşitli yerlerde “ölmeden önce görülmesi gereken yerler” listeleri hazırlıyorlar ya, işte Neuschwanstein Şatosu, o listelerin bir çoğunda olan bir yer. Disney’in amblemi için bu şatodan esinlenildiği söyleniyor.

castle2

castle5
Yurtdışına kayağa gittiğimiz zaman etrafta görecek bir yer var mı diye ayrıntılı araştırma yaptığımdan bahsetmiştim daha önce. Bu seneki kayak destinasyonumuz Sölden’di (yazısı burada) ve bir baktım hemen hemen yolumuzun üzerinde (yani Munich havaaalanı ile Sölden arasındaki yol), bu muhteşem şato var! Hemen planlar gözden geçirildi, tüm ekibin onayı alındı ve dönüşte Neuschwanstein’ı gezme organizasyonu yapıldı. Uçağımızın Munich’den akşam kalkıyor olması da çok işimize yaradı, zaten atıl geçecek son günümüzü çok güzel bir şekilde değerlendirmiş olduk. Okumaya devam et

Avusturya’da Benzersiz bir Termal Spa Deneyimi: Aqua Dome

Yurtdışına kayağa gittiğimiz zaman buralara kadar gelmişken yakınlarda ya da yol üzerinde mutlaka görülmesi gereken bir yer veya yapılması gereken birşey var mı diye çok ayrıntılı bir şekilde araştırıyorum. Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi bu seneki kayak rotamız Avusturya’daki Sölden’di (yazısı burada) ve bu seyahatte radarıma takılan yerlerden bir tanesi hemen Sölden’in yan kasabası olan Langenfeld’deki otel ve termal spa merkezi olan Aqua Dome‘du.

pool1
Okumaya devam et

Sölden’de Kayak

Sölden, Avusturya’nın güney batısında, Ötztal Vadisinde yer alan ve vadinin başlıca kayak merkezi olan küçük bir kasaba. Kayak merkezi olarak daha çok Ruslar ve Almanlar tarafından tercih edilen, Türkler tarafından fazla bilinmeyen bir yer. Bizim tercih etmemizin sebebi ise yüksek rakımı nedeniyle kar garantisi olması ve daha önce gitmediğimiz farklı bir yeri görme isteğimiz. Bir de yine Ankara’dan direkt Munich’e uçup, oradan ulaşabileceğimiz yerlerden birine gitmek istememizdi.

soldenmanzara

Giggijoch Gondolundan yukarı çıkarken manzara..

Kayak

Kasaba 1377m’de bulunuyor ve kayak alanı “BIG 3” denilen 3000m’nin üzerinde 3 zirveyi kapsıyor ve lift sistemi ile buralara rahatça ulaşılabiliyor.
Okumaya devam et

48 Saatte Işıltılı Barselona (2. Bölüm)

Plaza Catalunya

Bu yazımda 48 saatte tam olarak hangi rotayı izleyerek nereleri gezdiğimiz anlatmak istiyorum ki, siz de giderseniz bizim gibi dolu dolu bir seyahat geçirin.

Önceki yazımda Barselona gezimiz ile ilgili genel bilgiler verirken kalacağımız yere cumartesi öğlen 12’de vardığımızı söylemiştim. Valizlerimizi bırakıp hızlıca kendimizi sokağa attık ve ilk hedefimiz olan La Boqueria‘nın yolunu tuttuk.
Okumaya devam et

48 Saatte Işıltılı Barselona Gezisi (1. Bölüm)

Avrupa şehirleri Aralık ayının başından itibaren Noel ve Yılbaşı için hazırlanmaya, bir gelin gibi süslenmeye başlıyor. Noel öncesi, düşük sezon da olduğu için çok uygun uçak biletleri bulunabiliyor. Benim zaten sık sık nereye ne kadara uçabiliriz diye kontrol etme huyum olduğu için, geçtiğimiz hafta sonu Barselona’ya çok uygun bilet bulunca, Noel/Yılbaşı havası almak amacıyla hemen ufak bir kaçamak planladık. Zaten bize gezmek için her şey bahane :)

Işıltılı Barselona
Okumaya devam et

Rodos’un Restoranları (3. Bölüm)

Yunanlar’ın yemek kültürü bize çok benziyor. Rodos için de aynı durum söz konusu ama ada olmasına da bağlı olarak Rodos’da restoranlar deniz ürünleri ağırlıklı. Eğer deniz ürünleriyle aranız iyi değilse aç kalmazsınız ama Ada’nın pek de tadını çıkaramazsınız bence…

Meze ve yemeklerin hazırlanma ve pişirme şekli de bize çok benziyor ama tabii tamamen aynı değil. Örneğin kalamar dolmayı, kalamar tavadan daha çok tercih ediyorlar. Ahtapotu da güneşte kurutuyorlar.

Genelde restoranların menüleri de birbirine çok benziyor. Kalamar dolmanın içi de gittiğimiz tüm restoranlarda aynıydı: peynir, biber ve baharatlar… Farklı yapan yerler varmış ama bize denk gelmedi.

Kalamar Dolma

Okumaya devam et

Rodos’un Koyları (2. Bölüm)

Hem gitmeden önce internette yaptığım araştırmalara hem de arkadaşlarımın söylediklerine göre Rodos’un güzel koyları doğu kıyısında bulunuyor. Bu tarafta denizde neredeyse dalga hiç olmuyor ve çok temiz. Sonuç olarak biz de Rodos’da kaldığımız dokuz gün boyunca bu taraftaki koyları gezdik ve çok beğendik. Herkese hitap edecek yerler vardı. Kayalık, kumluk, derin, sığ.. Ama hepsi bakir, hepsi güzel… Zaten Rodos’da sadece tarihi dokuyu korumamışlar, doğayı ve yalın yaşam tarzını da korumuşlar.

anthonyquinn
Okumaya devam et

Rodos 101 (1. Bölüm)

Son birkaç yıldır deniz-güneş tatili istediğimizde tekne tatiline çıkıyorduk. Bu yaz bir değişiklik yapıp Rodos’a gitmeye karar verdik. Böylece deniz tatili ile kültürel ve tarihi gezi ihtiyacımızı birlikte karşılamış olduk. Bu arada, evet bu bir ihtiyaç! :)

rodosgenel

Rodos

Rodos, Avrupa’nın en büyük ve en iyi korunmuş orta çağ kenti. Özellikle Şövalyeler zamanında yapılmış ve günümüze kadar korunmuş yapılarıyla sizi alıp bambaşka bir dünyaya götürüyor. Tamamen olduğu gibi korunmuş ve turistik dükkan saldırısına uğramamış sokakları muhteşem!
Okumaya devam et