Son birkaç yıldır deniz-güneş tatili istediğimizde tekne tatiline çıkıyorduk. Bu yaz bir değişiklik yapıp Rodos’a gitmeye karar verdik. Böylece deniz tatili ile kültürel ve tarihi gezi ihtiyacımızı birlikte karşılamış olduk. Bu arada, evet bu bir ihtiyaç! :)
Rodos
Rodos, Avrupa’nın en büyük ve en iyi korunmuş orta çağ kenti. Özellikle Şövalyeler zamanında yapılmış ve günümüze kadar korunmuş yapılarıyla sizi alıp bambaşka bir dünyaya götürüyor. Tamamen olduğu gibi korunmuş ve turistik dükkan saldırısına uğramamış sokakları muhteşem!
Eski şehrin daracık sokaklarında dolaşmak, akşamları buradaki şirin restoranlarda yemek yemek keyifli olduğu kadar da romantik… (Rodos restoranlarını başka bir yazıda anlatacağım)
Eski şehrin ortasında büyükçe bir meydan var. Meydan cıvıl cıvıl, turistik dükkanlar, kafe ve restoranlarla dolu. Aslında bu tarz tüm yerlerde olduğu gibi buradaki kafe/restoranlardan uzak durmakta fayda var. Tam turist tuzağı…
Biz Eski Rodos’un tarihi sokaklarını tam anlamıyla gezebilmek için bir gün plaj keyfini erken kestik. Gezdikten sonra da yemeğimizi merkezde yedik. Yalnız bunu tatilin son gününden bir gün önce yapmak akıllıca olmadı. Çok yorgunduk, tüm yapıların içini gezemedik.
Şövalyeler Rodos’da Osmanlılar’dan önce 200 yıl kadar hüküm sürmüşler ve Rodos’u Rodos yapan bu güzel yapıları Onlar inşa etmiş. Bunların en iyi örneklerinden bir tanesi günümüzde arkeoloji müzesi olan Şövalyeler Hastanesi.
Hastanenin binası kadar bahçesi de güzel. Aynı zamanda müze olduğu için özellikle eski zamanlarda kullanılmış gündelik eşyalar çocukların da çok ilgisini çekti.
Ben galiba her türlü taş yapıyı çok seviyorum!
Lindos
Rodos Ada’sının diğer ana yerleşim yeri ise Lindos. Bembeyaz evleri ve daracık sokakları ile Lindos da ayrı bir masalsı havaya sahip. Bir tepenin üzerine kurulduğu için de restoranların inanılmaz güzel manzaralı terasları var. Ama tabii bu aynı zamanda bol merdivenli sokaklar anlamına geliyor, o yüzden pusete hiç mi hiç uygun değil.
Biz kendimizde güç bulup çıkamadık ama ünlü bir de kalesi var. Bu kaleye eşeklerle çıkılabildiği için her yer eşek dolu, hatta kentin sembollerinden biri olmuş eşekler…
Lindos’da görmeye değer çok da güzel bir koy var: St. Paul’s Koyu. Bu ve diğer koyları bir sonraki yazımda anlatacağım…
Ulaşım ve Konaklama
Rodos’da bir havaalanı var fakat Türkiye’den direkt uçuş yok. İstanbul’dan uçakla gitmek isterseniz Atina veya Selanik aktarmalı gidebiliyorsunuz. Bize Ankara’dan iki aktarma ile gitmek anlamsız geldi. O yüzden biz uçakla Dalaman’a gittik. Daha sonra da Marmaris’den katamaranla Rodos’a geçtik. Katamaran ya da feribot seferleri Fethiye veya Bodrum’dan var fakat en sık ve hızlı sefer Marmaris’den. Yaklaşık 1 saatte Rodos’a ulaşabiliyorsunuz. Rodos’ta ise araba kiralamak şart. Zaten bütün ada kiralık minik arabalarla dolu. İndiğinizde limanın karşısından da kiralabiliyorsunuz ama önceden ayarladığınızda fiyatlar biraz daha uygun oluyor. Biz günlük 30EUR’ya kiraladık.
Rodos’da beş yıldızlı tatil köyleri var tabii ki, ama o zaman Rodos’a gitmenin ne anlamı var ki? Üstelik büyük otellerin bulunduğu koylar güzel koylar da değil. Rodos’un güzelliği el değmemiş pırıl pırıl denizi olan koylarında! Sonuç olarak bence iki konaklama seçeneği var: Birincisi eğer çocuk yoksa ve amaç kısa süre kalıp, daha çok tarihi/turistik gezi yapmak ve gece hayatına takılmaksa Rodos’un eski şehir merkezindeki küçük şirin pansiyonlarda kalımak. Ki bu alternatifte yine atlar arabanıza yarım saat-bir saat mesafedeki muhteşem koylara ulaşabilirsiniz.
İkinci alternatif ise bizim yaptığımız gibi, en güzel koylar ve denizin bulunduğu doğu kıyısında (bir sonraki yazımda koyları ayrıntılı anlatacağım), Rodos ile Lindos arasındaki küçük kasabaların birinde konaklamak. Böylece her yere hemen hemen eşit mesafe olup gündüz farklı farklı koyları gezip, akşamı Lindos, Rodos veya başka bir yerde geçirmek. Biz Afantou’da Scala Hotel Apartments diye bir pansiyonda kaldık. Booking.com’daki yorumları çok iyiydi, kaldığımız apartlar çok geniş ve tertemizdi. Aynen yorumlarda olduğu gibi otel sahibi aile çok cici ve yardımseverdi. Fiyatı ise çok uygundu. Zaten biz bir tek gece uyumaya geliyorduk.
Afandou bahsettiğim minik kasabalar için çok güzel bir örnek. Fotoğraftaki manzara otelimizin balkonundan görünen manzara. Evlerin arasında bir arabanın zorlukla geçeceği genişlikte sokaklar var…
Genel olarak Rodos Ada’sını yaz tatili mekanı olarak düşündüğümde aklıma huzur, sadelik ve dinlenme geliyor. Bütün adada zaman 1970’lerde donmuş gibi. Koylar bakir, yerleşim yerleri insan ölçeğinde, koca koca binalarla dolmamış. Hayat yalın ve sakin…
Rodos’un koylarını anlattığım yazı için buraya tık tık…
Rodos’un restoranlarıyla ilgili yazım için buraya tık tık…
Geri bildirim: Rodos’un Koyları | Bir Küçük Gezgin
Geri bildirim: Rodos’un Restoranları (3. Bölüm) | Bir Küçük Gezgin