Hem gitmeden önce internette yaptığım araştırmalara hem de arkadaşlarımın söylediklerine göre Rodos’un güzel koyları doğu kıyısında bulunuyor. Bu tarafta denizde neredeyse dalga hiç olmuyor ve çok temiz. Sonuç olarak biz de Rodos’da kaldığımız dokuz gün boyunca bu taraftaki koyları gezdik ve çok beğendik. Herkese hitap edecek yerler vardı. Kayalık, kumluk, derin, sığ.. Ama hepsi bakir, hepsi güzel… Zaten Rodos’da sadece tarihi dokuyu korumamışlar, doğayı ve yalın yaşam tarzını da korumuşlar.

Gittiğimiz bir çok koyda tek bir betonarme bina bile yoktu, ama hepsinde en az bir tane yemek yiyebileceğimiz Yunanlıların “cantina” dedikleri, üflesen yıkılacak şekilde inşa edilmiş kafeterya tarzı yerler ve belediyenin kiraladığı şezlong ve şemsiyeler vardı.

Hal böyle olunca deniz inanılmaz temiz ve güzel tabii ama ağaç eksik. Yeşillik konusunda Marmaris’in, Göcek’in eline su dökemez.

Bir başka problemse plajlardaki tuvaletler. Aslında Rodos genel olarak çok temiz, hiç bir yerde en ufak bir çöp göremezsiniz, akşam yemek yediğimiz restoranlardaki tuvaletler de çok temizdi ama plajlarda tuvaletleri sanırım belediye işletiyor ve muhtemelen günde bir kez filan temizleniyor. Gün içinde hem çok kirleniyordu, hem de sabun, tuvalet kağıdı vs. bulunmuyordu. Biz yanımızda taşıyorduk yine de çok sıkıntı oluyordu…

Bu arada değinmeden geçemeyeceğim bu plajlarda günü geçirmek Türkiye’ye göre çok ucuz. Beach Club, ücretli giriş diye birşey yok. İsterseniz 8 Euro’ya 2 şezlong ve bir şemsiye kiralıyorsunuz o kadar. Biz bütün gün şezlonglarda uzanmayı sevmediğimiz için bütün grup için 2 veya 4 şezlong kiralıyorduk. Vaktimizi cantina’larda geçiriyorduk. İsteyenler şezlonglarda dinlenip geliyorlardı. Sabahtan akşama kadar yiyip içip (içki dahil ve hatta çocukların dondurmasına kadar herşey dahil) aile başı 30-40 Euro veriyorduk. Hepsi de gerçek birer aile işletmesi olan cantina’lardan da ayrılırken işletmeci aile ile sarmaş dolaş olup ayrılıyorduk :)

Tsambika Plajı

Burası Rodos’un en popüler plajlarından biri. Diğer koylara göre geniş ve uzun bir plaj ve bir kaç tane “cantina” var. Plajın gerisinde büyükçe bir düzlük alan var. Tam otel/tatil köyü yapmalık! Ama yapmamışlar! Onun yerine keçiler geziyor, turistler arabalarını durdurup keçileri besliyor… Plajı kumluk ve denizi sığ olduğu için çocuklu aileler için çok uygun. Bana ilginç geldi, plaj kum ama yine de deniz pırıl pırıl…

Daha büyük çocuklar ve hatta yetişkinler için deniz üzerinde hoplamalı-zıplamalı bir oyun alanı da bulunuyor. Biz burada rahat ettiğimiz için birkaç kez günümüzü burada geçirdik.

Anthony Quinn Koyu

Koya bu ismin verilmesinin sebebi Anthony Quinn’in Zorba filminin çekimi için buraya gelmesi ve çok beğenerek buradan bir arsa satın alması. Ama zaten burayı kim görse beğenmez ki! İnanılmaz bir mavi, inanılmaz bir berraklık, yeşillikler içinde kıpırtısız bir deniz! Deniz kayalık ve hemen deniz kıyısında dik bir yamaç olduğu için sadece birkaç tane şezlong konulacak yer var. Aslında onlar da ağaçların altında olduğu için güzeller ama bizimki gibi koca bir grubun sığacağı yerler değil.

Tepede küçük bir “cantina” var. Cantina’nın tabii ki muhteşem bir manzarası var ama sıkışık ve betonarme olduğu için sıcak ve gürültülü. Denize bayılmamıza rağmen çoluk çocuk burada pek rahat edemedik. Yalnız kum bir plaj olmadığı için çocuklara göre değil diye düşünmeyin. Küçük Gezgin, dalgasız denizde kayaların arasında şnorkel ve paletle yüzüp, balıklara bakmaya bayıldı. Sonraki günler de buraya tekrar gelme talepleri oldu.

 Agathi Koyu

Burası çocuklarla konfor açısından bizim favori koyumuz oldu. Denizin ne kadar pırıl pırıl olduğunu tekrar etmeme gerek var mı bilemiyorum… Yine kum bir plaj ve günümüzü geçirdiğimiz cantina denize Tsambika’ya göre çok daha yakın. Çocukları kontrol etmek çok kolay oldu. Deniz de inanılmaz sığ idi.

Bizim için bu koyun bir avantajı daha oldu. Komşu Haraki koyunda beğendiğimiz bir restoran vardı ve çok aşırı yakındı. 2 gün gündüz Agathi’de takılıp, akşam yemeği için otele uğramadan Haraki’ye geçtik. Aslında biz çoğu gün otele uğramadan Robinson Cruiseo şeklinde ordan oraya gezmeye devam ettik. O yüzdendir ki tatil sonunda hepimiz yorgunluktan yere yapışıyorduk! :)

Bu arada restoranın yazısı ise bir sonraki yazıda :)

Haraki Koyu

Haraki Koyu Rodos’luların yazlık evlerinin olduğu bir koy. Plajı taşlık, “cantina”sı da yok. O yüzden denize girmek için çok uygun değil. Yemek yemeli! :)

Pefkos Koyu

Bu koyu otelimizin sahibi çocuklara çok uygun olduğu için çok tavsiye etmişti. Gerçekten de kumluk ve sakin deniziyle de öyleydi ama bence yukarıda da bahsettiğim gibi çocuklara uygun, Rodos merkeze daha yakın ve daha güzel bir çok koy var. Biz “cantina”sını da tüm gün vakit geçirmeye pek uygun bulmadığımız için de bu koyu çok sevmedik sanırım. Çok da durmadık zaten. Lindos’da kalınıyorsa tercih edilebilir belki.

St. Paul’s Koyu

Manzarasıyla ve deniziyle muhteşem bir koy! Ufak bir kilisesi de var. Hatta biz oradayken bu kilisede romantik bir düğün organizasyonu da vardı. Çok popüler olduğu için biraz kalabalık yalnız. Muhtemelen Lindos’a da çok yakın olduğu için…

St Paul’s Koyu’nda birbirinden bağımsız iki ayrı plaj var. Bunları aşağıdaki haritada göstermeye çalıştım.

Biz önce sarı okla gösterdiğim plaja gittik. Burası kilisenin olduğu taraf…Ama burada oturacak yer bulamadık. Burada diğer yerlerdeki gibi bir “cantina” yerine, şık ve cici bir plaj restoranı vardı. Haliyle bütün gün oturup tavla oynamalık bir yer değildi.

Biz de diğer tarafa, yani kırmızı okla gösterdiğim plaja geçtik. Burada çok şirin ve ağaçların altında bir “cantina” vardı. Biz de günün geri kalanını burada geçirdik. Ama burası da diğer gittiğimz koylara göre biraz fiyatlıydı.

Rodos yazı dizisinin ilki olan Rodos 101 yazısına dönmek için tık tık..

Rodos’un Restoranları yazımı okumak için tık tık..