2 tam günü Disneyland’da geçirmek bizim için gayet yeterli oldu ve 4. gün sabah erkenden ayarladığımız özel bir transferle Paris’teki otelemize doğru yola çıktık. Bu, çoluk çocuk hızlı trenle gitmekten de çok daha ucuz ve rahat oldu. Yolculuğumuz yaklaşık 1 saat sürdü. Daha önceki Paris seyahatimizde olduğu gibi, bu sefer de tercihimiz süper bir konuma sahip Hotel Moliere oldu. Otelimize yerleştikten sonra biz ailecek benim özellikle gitmem gereken bir kaç mağazaya alışverişe gittik. Hedeflediğimiz mağazalar zaten otele yakın ve Les Halles denilen güzel bir bölgede olduğu için yürüyerek gidip işlerimizi halletmemiz bile ayrı bir tat verdi. Arkadaşlarımız ise bu sırada Eiffel Kulesi’ni ziyaret ettiler.
Onlarla öğleden sonra Saint Germain’deki Leon de Bruxelles‘de buluştuk ve uzun ve keyifli bir yemek yedik. Leon de Bruxelles midyeleri ile ünlü bir restoran zinciri.
Ben ilk kez gittim. Midye ile pek aram olmamasına rağmen sarımsaklı ve kaşarlı midyenin tadına baktım ve beğendim. Yine de kendime patates püresine sarılı karides ve salata söyledim ve afiyetle yedim. Deniz ürünleri canavarı olan Küçük Gezgin ise midye tavaya bayıldı!
Buradaki Leon’u seçmemizin sebebi Saint Germain Bulvarı ve Sorbonne civarını gezmek istememizdi ki, yemekten sonra da öyle yaptık. Champs Elysee’ye göre daha mütevazi, insan ölçeğinde ve güzel bir cadde bence Saint Germain Bulvarı. Çevredeki ara sokaklar da dar ve çok şirin. Buralarda gezmek çok hoştu gerçekten!
Daha sonra turumuza Notre Dame Katedrali ile devam edip tesadüfen bir ayin bile izledik.
Oradan çıkınca metroya binerek güneşin batışını izlemek üzere Sacre Coure’e gittik.
Biz gittikten kısa süre sonra hava karardığı ve çocuklar acıktığı için hızlıca turladıktan sonra Monmarte’de önceden araştırıp bulduğum mini minnacık fakat ünü çok daha büyük olan, Tentazioni isimli bir İtalyan restoranına gittik. Ara sıcak olarak parmesanlı patlıcan ve yemek olarak da risotto ve çeşitli makarnaları deneme fırsatımız oldu. Hepsi birbirinden lezzetli idi. O günün spesiyalitesi olan trüflü ravioli ise muhteşemdi. Çocuklar için istediğimiz domatesli spagettiye bile sihirli bir parmak dokunmuştu sanki! Tatlı olarak da ilk kez Cannoli isimli bir Sicilya tatlısını tatma fırsatım oldu ve onu da çok beğendim. Paris’e bir daha gidersem kesinlikle buraya tekrar gitmek isterim.
Son günümüzün sabahında ise otelmize yürüme mesafesinde olan Paris’in nadir kahvaltı mekanlarından Claus‘a gittik fakat rezarvasyonsuz gittiğimiz için haftaiçi sabah 9:30da yer bulamadık. Kahvaltımızı başka bir yerde yaptıktan sonra Pont Neuf’e kadar yürüyüp oradan tekneye binerek Seine nehrinde 1 saatlik ufak bir gezinti yaptık. Hem çok keyifli oldu hem de Paris’in en önemli yerlerini özet halinde görmüş olduk.
Arkadaşlarımızdan bir tanesi ilk kez Paris’e gelmişti. Champs Elysee’yi görmeden olmaz diyerek tekne gezisinden sonra Concorde Meydanı’ndan başlayarak Champs Elysee boyunca yürüdük. Zafer Takı’nı da gördükten sonra Champs Elysee üzerinde yine bir zincir restoran olan Le Realis de L’Entrecote‘da öğle yemeği yiyerek Paris seyahatimizi sonlandırdık. Doğrusu ben Cafe de Paris soslu eti çok beğenmedim ama sanırım zaten sosu ünlüymüş buranın ve o da gerçekten çok güzeldi. Burada bir garsonun bizi dolandırmaya çalıştığından şüphelendiğimiz için de biraz canımız sıkıldı.
Genel olarak seyahatimizin Paris kısmı da çok keyifliydi ama Paris biraz karışık ve kalabalık bir şehir. İnsan kendini bir curcunanın içinde buluyor bi anda. Trafik problemi çok ciddi düzeyde. Metro sistemi eski ve asansörsüz hatta yürüyen merdivensiz olunca da pusetle bayağı bir zorlanılıyor.
Küçük Gezgin’lerin anne-babalarına notlar:
– Çocuğunuzu Disneyland’a götürmeyi düşünüyorsanız 4-8 yaş arasında yapın
– Parklara girmeden önce yanınıza yiyecek içeceğinizi alın, böylece sıra bekleme derdinden kurtulun
– Eğer varsa prenses, vs. kostümleriniz yanınızda götürün. Bütün çocuklar bu şekilde gezdikleri için sizinkiler de isteyecektir. Yoksa oradan daha pahalıya almak zorunda kalırsınız
– Puset kiralama servisi var ama puset bulacağınızın garantisi yok, ayrıca çok daha rahat gözükmüyorlardı. O yüzden pusetinizi götürün
– Walt Disney Studios’daki çocuk gösterilerini atlamayın
– Paris seyahatini puset ihtiyacınız olmayacak yaşa kadar erteleyin! Çok gelişmiş bir metro ağı olmasına rağmen bu metro hiç puset için uygun değil. Yürüyen merdiven bile çoğu yerde yok. Tam bir eziyet! Taksi deseniz, her yerde durmuyor, durakta bulunmuyor, vs.
– Lyon’dan gitmeye karar verirseniz bizim gibi trene yetişme derdinizin olmaması için erken saatteki uçaklarla gidin.