Bir önceki yazımda bahsettiğim güzel Amsterdam gezimizin sonunda yine bir düğüne katılmak üzere trenle Frankfurt’a geçtik. Amsterdam’dan Frankfurt’a trenimiz öğleden sonra vardı. Garda bizi düğün sahipleri karşıladı ve her anı değerlendirmek amacıyla hemen bizi muhteşem tatlı ve pastaları olan bir kafe/pastaneye götürdüler. Kafenin adı Siesmeyer Cafe am Palmengarten. Günün geri kalanında ise dinlendik ve akşam birlikte yemek yedik.

Ertesi günki hedefimiz büyüleyici doğası ve tarihi mirası ile UNESCO Dünya Mirası listesinde olan Upper Middle Rhine Valley (Üst Orta Rhine Vadisi) idi. Bu bölge Frankfurt yakınlarındaki Rudesheim/Bingen’den başlayıp kuzeyde Koblenz’e kadar olan bölümü içeriyor. Biz daha önce de gittiğimiz ve şu yazımda anlattığım Rudesheim‘a kadar araba ile gidip, bölgeyi en iyi keşfetmenin yolu olan gemi ile Rhine Nehri üzerinde geziye çıktık.

Gemi turları düzenleyen birkaç tane firma var. Rudesheim’da istediğinizi seçip hemen binebiliyorsunuz, rezarvasyon gerekmiyor. İstediğiniz iskelede de inip binebiliyorsunuz. Araştırmalarım sonucunda özellikle çok güzel olduğunu tespit ettiğim Rudesheim-Loreley hattı boyunca gidip gelmeyi tercih ettik. İsterseniz haftasonları Frankfurt’dan da binebildiğiniz turlar var ama onlar çok daha uzun sürer diye tahmin ediyorum çünkü bizimki bile tek yön 3-3,5 saat sürdü. Ama çok çok rahat bir yolculuktu. Nehirde dalga olmadığı için ve gemi de hiç ses çıkartmadığı için sanki bir kafede oturup muhabbet ediyormuş gibi hissettik ve indiğimizde hiç yolculuk yapmış gibi değildik. Manzaralar nefis kesiciydi. Eğer bu taraflara yolunuz düşerse mutlaka gitmelisiniz. Yemyeşil bağlarla bezenmiş bir doğa, romantik kasabalar ve heybetli şato ve kaleler!

Ulaştığımız son nokta olan Loreley Vadisi şarkılara, şiirlere konu olmuş güzellikte bir vadi ve ismini de 132m yüksekliğinde çok dik bir kayalıktan alıyor. Biz buradaki şirin kasabalardan biri olan St. Goar’da indik ve dönüş gemimiz gelinceye dek Arnavut kaldırımlı sokaklarında bir saat kadar dolaştık. Çok minik ama çok güzel korunmuş şirin bir yerdi. Gezerken karşımıza minicik bir müze çıktı: Alman Oyuncak Bebek ve Ayı Müzesi. Erkelerin olmasa da biz kadınların ilgisini çekti tabii ve hemen içeri dalıp gezdik. Daha sonra da tekrar Rudesheim’a doğru yola dönüş yoluna çıktık.

Gemi gezisi aslında Küçük Gezgin’in yaşına hiç uygun değildi. Biraz canı sıkıldı, biraz çizgi film biraz oyun idare ettik. Yine panik yapıp çocuğa çaktırmamak en iyi taktikti ;)

Frankfurt’daki üçüncü günümüz aslında düğün günüydü ama biz kadınlar ve çocuklar olarak alışverişe çıkıp bütün enerjimizi tükettik. Akşam ise çok uluslu bir düğün bizi bekliyordu. Bizim Türk Kızı’nı İran’lı bir damada kaptırdığımız için, Almanlar, İranlılar ve Türklerin birlikte eğlendiği çok güzel bir düğün oldu. Ertesi gün de maalesef son günümüzdü. Düğün sahipleri ile biraz vakit geçirip havaalanının yolunu tuttuk :(