Kayak tatiline gittiğimizde bir günü farklı bir yerler keşfetmeye ayırmak artık bizim için bir gelenek halini aldı. Tabii bu benim başımın altında çıkıyor olabilir :))
Daha önceki Val Gardena seyahatimizde Verona’ya gittiğimiz için (yazısı burada) bu sefer günübirlik gidilebilecek mesafede Garda Gölü’nü gözüme kestirdim ve tabii detaylıca araştırıp bir program yaptım. Tek endişem kış sezonu olması nedeniyle neredeyse her yerin kapalı olması ve hava durumuydu. Neyse ki, Garda gezisi yine de hepimizin de çok hoşuna giden ve havanın da bizden yana olduğu çok güzel bir gezi oldu.
Garda Gölü etrafında irili ufaklı birçok kasaba olan, İtalya’nın en büyük gölü ve insana deniz kenarındaymış hissi veriyor. Hatta suyunun temizliği bizi hem hayran bıraktı hem de hayrete düşürdü. Zaten göle de girilebiliyor.
İlginç bir şekilde gölün etrafında Akdeniz iklimi hüküm sürüyor, hatta ismi Limone (yani İtalyanca limon) olan bir kasaba bile var. Göl kuzeye doğru daralıyor ve hemen kenarında çok dik dağlar bulunuyor ve tabii bu durum da müthiş manzaralar sunuyor.
Araştırmalarım sonucunda gölün kenarındaki yerleşim yerlerinden öncelikli görülmesi gereken üç yer tespit ettim: Sirmione, Riva del Garda ve Malcesine. Biz kuzeyden, Alpler’den geldiğimiz için en güney uçta olan Sirmione’ye ulaşmamış zordu, o yüzden Riva del Garda ve Malcesine’yi içeren bir program yaptım.
Sabah 9’da Val Gardena’dan yola çıktık ve yine çok güzel manzaralar eşliğinde, çocuklara yol üstündeki şato/kaleleri göstere göstere yaklaşık 2 saatte Garda Gölü’ne ulaştık. Dağların arasından kıvrılarak gölüne kuzey kıyısına inen yolda göl manzarası ile yukarıdan ilk karşılaşmamız hepimize ayrı bir mutluluk ve heyecan verdi.
Aşağıdaki haritada yeşil ikonlar Malcesine ve Riva Del Garda, mor ikon da Sirmione. Bizim geldiğimiz Val Gardena’yı kırmızı ikonla gösterdim. Sarılar ise Milano ve Venedik. Gördüğünüz gibi Garda Gölü’nü Venedik veya Milano’ya gittiğinizde gezi planınıza ekleyebilirsiniz…
Malcesine
İlk durağımız olan Malcesine kasabasına ise gölün hemen kenarındaki müthiş manzaralı yoldan etrafımızı keyifle izleyerek kısa sürede ulaştık. Aşağıdaki video Malcesine’ye yaklaşırken çektiğim bir video…
Malcesine, sırtını 2218m yükseliğindeki Monte Baldo dağına yaslamış, arnavut kaldırımlı dar sokakları, aniden karşınıza çıkan minicik avlu ve meydanları ile şirin mi şirin bir ortaçağ kasabası görünümünde.
Kasaba tam gölün kenarına yerleşmiş fotografik Scaligero Kalesi ile karakterize olmuş. Yukarıdaki videoda da Malcesine’ye yaklaşırken de dikkati ilk bu kalenin çektiğini görebiliyorsunuz. Yapım tarihi kesin olmayan bu kale şu an müze olarak kullanılıyor ve aynı zamanda düğün organizasyonları da yapılabiliyor. Kış sezonunda sadece haftasonları ziyarete açık olduğu için biz içini gezemedik, dışarıdan seyretmekle yetindik. Aşağıdaki fotoğraf da kaleden görülen manzara…
Aslında tüm Malcesine kış uykusunda gibiydi. Sokaklar bomboş, restoran ve dükkanların neredeyse tamamı kapalıydı. Ama biz yine de tam da limanın yanında göl kenarında oturup kahve içecek bir yer bulduk. Boş sokaklarda dolaşıp fotoğraf çekmek de şahsen benim çok hoşuma gitti.
Uzun araştırmalarım sonucunda öğle yemeği mekanımızı Riva Del Garda’da seçtiğim için Malcesine’de çok fazla oyalanmayıp tekrar otobüsümüze binip geldiğimiz yoldan geri dönerek Riva Del Garda’ya geçtik.
Siz kasabada daha fazla zaman geçirirseniz Malcesine’nin turistik aktivitelerinden biri olan gondolla Monte Baldo’ya çıkabilir, göl manzarasını yukarıdan da seyredebilirsiniz.
Riva Del Garda
Riva del Garda da küçük bir kasaba ama gölün kenarındaki en büyük yerleşim yerlerinden biri ve özellikle Malcesine’den sonra bize daha bir büyük gözüktü. :) Genel olarak kasaba çok keyifli bir İtalyan sahil kasabası görünümünde. Bol rüzgar aldığı için de rüzgar sörfü meraklıları için tam bir cennet!
Riva del Garda’nın kalbi, liman ve parkın da yan yana bulunduğu göl kenarındaki Piazza III Novembre. Turistik yapıların başında gelen saat kulesi, Apponale Tower da bu meydanda bulunuyor. İsterseniz kulenin merdivenlerini tırmanıp manzarayı seyredebiliyorsunuz.
III Novembre meydanının hemen bitişiğindeki Cesare Battisti Meydanı da ayrıca güzel bir meydan. Burada da şu an müze olarak kullanılan ortaçağdan kalma Rocca Kalesi bulunuyor. Kale aslında göl üzerinde ve karaya köprü ile bağlanmış. Vaktimiz fazla olmadığı için gezemedik, daha doğrusu göl kenarında oturmayı ve güzel sokaklarda gezinmeyi tercih ettik ama Bir Küçük Gezgin’le bu kaleyi ve olduğu meydanı çok beğendik.
Riva del Garda da kış uykusunda olsa da, yine de daha hareketliydi. Genellikle ünlü markaların outlet ürünlerini satan birçok mağaza vardı ve bu mağazaların hepsi de açıktı. Gruptaki alışveriş meraklıları durumdan hemen faydalandılar tabii… Mağazaların olduğu geniş ve uzun cadde de çok keyifli bir caddeydi ve tabii ki tamamen yaya yoluydu.
Son olarak dediğim gibi uzun araştırmalarım sonucunda seçtiğim öğle yemeği mekanımız olan Garda gezisinin yıldızı Al Volt‘dan bahsetmek istiyorum. Aslında açık olan çok az yer vardı ve turizm bürosundan kışın açık olan restoranların listesini istediğimde bana buranın ismini vermemişlerdi ama kendim iletişime geçerek açık olduklarını tespit ettim ve iyi ki de etmişim. İyi ki açıklarmış ve her yer açık olsa da yine ilk tercihim olurlardı. Yediklerimizi o kadar çok beğendim ki!
Bizim genelde tercih ettiğimiz yerler göre Al Volt oldukça şık bir yerdi ve muhtemelen düşük sezon olmasa bizi çocuklarla kabul etmezlerdi çünkü içerisi kırılacak bir sürü eşyayla doluydu! Neyse ki kırmadan çıkmayı başardık :)
Yediklerimize gelince… Öncelikle siparişimiz dışında bal kabağı çorbası ikram ettiler. Biz de öğle yemeği olduğu için genelde etli/etsiz makarnalar sipariş ettik. Çocuklara makarnalarının yanında ızgara et istedik. Salata olarak da parmesanlı enginar salatası istedik. Hepsini tek tek yazıyorum çünkü hepsine de bayıldık. Tatlı olarak da tiramisu istedik ama yine kibarlık yapıp çocuklara çikolatalı kek ve bize de spesiyaliteleri olan meyve sorbet getirdiler. Aslında önceden sorbetleri hakkındaki yorumları okumuştum ama orada aklımdan gitmiş. Neyse ki ikram ettiler de, bu müthiş lezzeti kaçırmamış olduk. Meyveler dondurulmuştu ve her meyvenin içi o meyvenin sorbetsi ile doldurulmuştu ve normalde bu tarz tatlılara pek meraklı olmayan benim hala tadı aklımda!
Al Volt lezzet ve servis kalitesi ile benim için İtalya’da denediğim restoranlar arasında üst sıralara yerleşti. Siz de Garda Gölü’ne giderseniz listenize almayı unutmayın.