Floransa ve Pisa

Ve sıra geldi Floransa’ya… Gezimizin beşinci gününün sabahında, Toskana gezimizin finalini yapmak üzere bir önceki yazımda anlattığım Castello Bibbione’deki otelimizden sabah ayırılarak kiralık arabalarımızla Floransa’ya doğru yola çıktık.

Planımız araçları kapalı otoparka bırakarak iki gün boyunca Floransa’yı yaya olarak gezmekti. Yalnız konaklayacağımız yere giriş yapmak için saat henüz erken olduğu için ve daha sonra çocuklarla yürüyerek ulaşmamız da zor olacağı için arabaları teslim etmeden önce Michelangelo tepesine uğrayıp Floransa’nın tümüne hakim manzarası ile şehre bir “merhaba” demeye karar verdik. Ama maalesef sonuçta Floransa bizi pek hoş karşılamadı!

Michelangelo tepesi ortada dev bir Michelangelo heykelinin, çevresinde de açık otopark yerlerinin olduğu bir seyir terası. Aslında ben gitmeden önce orada park edecek yer bulamayacağımızı düşünmüştüm. Arabada sırayla bekler şöyle bir manzaraya bakıp fotoğraf çeker ve devam ederiz diye planlamıştım. Ama yer bulduk! Sonuçta dört araba ile hepimiz bir yerle dağıldık ve arabalarımızı park ettik. 5-10 dakika arası arabaların yanında ayrılarak fotoğraf çekip tekrar arabalara döndük ve tekrar yola koyulduk. Kısa süre sonra durup bagajlardan birinden birşey almamız gerekti ve bagajı açtığımızda ne görelim! Tüm valizler çalınmıştı. Çok çok kısa bir sürede, inanılmaz bir kalabalığın ortasında, en ufak bir iz/darbe olmadan. Üstelik de İtalya’nın hırsızlığı meşhur olduğu için arabada ortada filan birşey bırakmadan inmiştik. Doğrusu ben bu kadar organize bir şey beklemiyordum. Hepimiz şoke olduk ve çok moralimiz bozuldu. Bir süre sonra toparlandık ve tatiln tadını çıkarmaya karar verdik.

Tabii bu olaydan çıkarak çok derslerimiz var. Her ne olursa olsun bir dakikalığına bile, özellikle turistik olan yerlerde arabada eşya bırakmamak gerekiyormuş. Normalde gezerken eşyaları göz önünden ayırmamaktan bahsetmiyorum bile! Bir de hırszılık sigortası yaptırmak şartmış. Seyahat hırsızlık sigortasını ayrıntılı araştırıp takipçilerimle paylaşacağımdan emin olabilirsiniz.

Otopark

Eğer bizim gibi arabayla geldiyseniz arabanızı güvenli bir yere park etmeniz gerek. Bu geziyle ilgili daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi cezası çok yüksek olan ZTL bölgelerine araçla girmemeye dikkat etmelisiniz. Bu alanlara sadece özel izinli araçlar girebiliyor. Bir de o bölgedeki otel veya kapalı otoparkla gidiyorsanız girebiliyorsunuz. Arabanızı park ettikten sonra plakanızı listeden sildiriyorlar. Biz otelimizin anlaşmalı olan kapalı otoparkına park ettik arabamızı. Otopark ücretleri de yüksek tabii (günlük €25-30 civarı), anlaşmalı olunca biraz daha indirimli oluyor. Valizleri otele götürme derdi ve çoluk çocuk olduğumuz için biz bu yolu seçtik ama tabii merkez dışında park edilebilecek daha ekonomik yerler de var. Hepsi ile ilgili detaylı bilgiyi şu linkte bulabilirsiniz.

Konaklama

Ben böyle yürüyerek gezeceğimiz şehirlerde tam merkezde konaklamayı çok seviyorum. Özellikle de kısa süreli kalınacaksa. Sokağa adımını atar atmaz olayın içinde oluyorsun. Yorulunca gidip dinlenip çıkabiliyorsun. Şehrin gecesini gündüzünü her saatini daha iyi yaşıyorsun. Bir de çocuklar olunca daha da pratik oluyor.

Sonuçta aklımda bu düşüncelerle grubumuzda büyük odaya ihtiyaç duyanlar için Signoria Apartments diye merkezde çeşitli noktalarda daireler kiralayan bir firmanın Uffizi I ve II isimli dairelerini seçtim. Daha küçük odanın yeterli olduğu arkadaşlarım için de La Signoria Firenze isimli bir oteli ayarladım.

Biz iki aile kaldığımız için Uffizi dairelerinden birinde kaldık ve çok memnun kaldık. Çok temiz ve ferahtı. Daha merkezi de olamazdı herhalde, Palazzo Vecchio (Eski Saray) ile Uffizi Müzesi arasındaki sokakta Uffizi’ye komşuyduk.

La Signoria Firenze’de kalan arkadaşlarımız da basit bir yer olduğunu ama temiz ve rahat olduğunu söylediler. Onların yeri de yine çok merkeziydi. Fiyat/performans oranı gayet yüksekti kısacası.

Gezi Programımız

İlk gün sabahki tatsız olayın ardından odalarımıza yerleştikten sonra kendimizi dışarı attık. Hemen yakınlarda, listemdeki yerlerden biri olan sandviççi Ino‘yu denemeye karar verdik. Ino gurme sandviçler yapan ve New York’da bile şubesi olan ünlü bir yer. Birbirinden lezzetli şarküteri ürünleri ve kendi yaptıkları leziz ekmekleriyle sandviç yaptırdık. Az da olsa oturacak yerlerinin olması çok iyi oldu çünkü bu tempoda gezince bizim de çocukların da sık sık oturmaya ihtyacı oluyor doğrusu :)

Yemekten sonra gruptaki herkesin farklı bir isteği vardı, bir yerlerde oturmak isteyenler, alışveriş yapmak isteyenler, vs. Ben tabii ki keşfe çıkmak istiyordum. Bir Küçük Gezgin ve 8 yaşındaki kuzenini yanıma alıp ekibimi kurdum ve kendimizi her adımda tarih ve sanat kokan güzel Floransa sokaklarına attık.

Sokaklarda dolaşırken oldukça büyük ve geniş olan Il Duomo (Santa Marie del Fiore Katedrali) ile sık sık karşılaşıyorsunuz. Katedralin bana ilginç gelen bir geçmişi var. Daha eski ve küçük bir katedralin üzerine inşa edilmeye başlanmış, daha sonra eskisini yıkınca bu kadar büyük bir kubbeyi yapacak bilgileri olmadığı için uzun süre üzerini kapatamamışlar. En sonunda rönesansın önde gelen isimlerinden Brunelleschi tarafından tamamlanmış. Kapısında normalde çok kuyruklar olan Duomo’ya çocuklarla saat 5 civarlarında hiç sıra beklemeden rahatça girdik. Kubbe içindeki freskler dışında içi, dışı kadar etkileyici değildi bence.

Duomo’nun olduğu meydan ise aynı isimli Duomo Meydanı. Her daim kalabalık… Burada görülmesi gereken bir başka yer ise Vaftizhane. Biz gittiğimizde tadilat nedeniyle kapalı olduğu için içini gezemedik maalesef. Duomo Meydanı aynı zamanda faytonların bekleme noktası. Buradan faytona binip çok keyifli, kısa bir şehir turu yapabilirsiniz.

Çocuklarla gezi rotamızdaki durak noktalarımızdan bir tanesi de Repubblica Meydanı idi. Yine çok hareketli bir meydan olan Repubblica’nın bizim için iki önemli özelliği vardı. Birincisi tarihi atlı karınca, ki tabii ki çocuklar hemen bir kaç tur attılar.

İkincisi de Floransa’nın en başarılı pastanesi Gilli. Mutlaka oturmalı, çevreyi gözlerken birbirinden leziz tatlılarının ve çikolatalarının tadına bakmalısınız. Ben klasik bir Sicilya tatlısı olan Cannoli’ye bayıldım.

Sokaklarda gezerken sanatın beşiği bir kentte bol bol sokak sanatçısıyla karşılaşmak çocukların çok ilgisini çekti. Orijinal değiller tabii ama bu yere tebeşirle yapılan resimlere ben de bayıldım. Bir de ertesi gün silip tekrar yaptıklarını görünce emeklerine acıdım!

Bir süre daha sokaklarda turladıktan sonra grubun geri kalanı ile Signoria Meydanı‘nda buluştuk. Yüzyıllardır şehrin kalbinin attığı yer olan bu meydan konakladığımız yerlere aşırı yakın oludğu için Floransa’da kaldığımız süre boyunca bizim de buluşma noktamız oldu. Bugün de belediye sarayı olan kullanılmakta olan Palazzo Vecchio, yani Eski Saray’ın bulunduğu Signoria Meydanı, Floransa tarihinde her önemli olay olduğunda eklenen birbirinden etkileyici heykellerle tam bir açık hava müzesini andırıyor. Michelangelo’nun ünlü David heykelinin de gerçek lokasyonu burası ama şu anda replikası burada bulunuyor. Gerçeği yine Floransa’daki Galleria Dell’Academia müzesinde yer alıyor. (Eğer sanata çok özel bir merakınız yoksa Accademia’da David’den başka ilginizi çeken birşey bulamayabilirsiniz.)

Biz de tabii bu eşsiz açık hava müzesinin keyfini çıkarıp açık havadaki yerlerden birinde oturup birşeyler içerek bol bol hafızamıza kaydettik.

Floransa’daki ilk günümüzde akşam olurken akşam yemeği için hazırlanmak üzere odamıza gittik. Bugün için ben yine haftalar öncesinden Del Fagioli isimli tamamen yerel, haftasonu bile kapalı olan bir restoranda yer ayırtmıştım ama bir türlü toparlanıp saatinde gidemediğimiz için vardığımızda yerimizi başkasına verdiklerini öğrendik. Telefonla da ulaşamamışlar. O kadar kalabalıktık ki ve bizim için restoranın neredeyse yarısını kapattıkları için birşey diyemedim tabii ki… Ama aklınızda olsun giderseniz siz bizim yerimize de bir akşam burada yemek yiyin. Sonuçta biz tabii artık çok aç olduğumuz için önünden geçerken gördüğümüz, gayet boş olan turistik bir yerde, ortalama yemekler yedik ilk akşam.

Yemekten sonra çocukları yatırmak için erkenden odamıza dönerken yine merkezi konumda konaklamanın avantajından faydalanarak nehir kenarında kısa bir yürüyüş yaptık. Daha sonra odamıza kadar da gelen flüt ve saksafon seslerinin etrafa yayıldığı ortam gerçekten büyüleyiciydi.

İkinci sabah yine erkenden uyandım tabii. Benden sonra ilk uyananlar da bizim küçük gezginle 8 yaşındaki kuzeni oldu. Bu durumda da çocukları yanıma alıp kahvaltı yapmak üzere dışarı çıkardım. Bu kadar merkezi bir yerde olunca her tarafta kafelerle dolu oluyor. Hızlıca kahvaltımızı yaptık ve diğerleri kahvaltı yapmaya giderken biz gezimize başlamıştık bile.

İlk olarak çocukların heyecan ve merakla bekledikleri Leonardo da Vinci Müzesi‘nin yolunu tuttuk. Neden bu kadar heyecanlı olduklarını açıklayayım. Floransa’ya gitmeden önce çocuklar için Pearson Yayınlarının “Leonardo ve Uçan Çocuk” kitabını almıştım ama bu kadar etkilenip merak ederek gideceklerini hiç ama hiç tahmin etmezdim. Müzede Da Vinci’nin proje ve tasarımlarının modelleri sergileniyordu ve hepsi çocukların inanılmaz ilgisini çekti. Çıkışta oturup Leonardo Da Vinci üzerine birbirleriyle sohbet ettiler! Şimdi de cümle içinde kullanıyor Bir Küçük Gezgin, “Leonardo gibi…” diye söze başlayarak.

Müze sonrası diğerleriyle buluşmak ve faytona binmek üzere Duomo Meydanı’nın yolunu tuttuk. Fayton tahmin edeceğiniz gibi hem çok dinlendirici hem de çok keyifliydi.

Öğleden sonrası için hedefimiz nehrin karşı yakası olduğu için faytondan Ponte Vecchio‘da (Eski Köprü) inerek karşıya geçtik. Ponte Vecchio üzerinde dükkanlar olan ve kentin simgelerinden biri haline gelmiş eski bir taş köprü. Köprünün kendisi çok şirin ve tabii manzarası ise şahane.

Paralelindeki Santa Tirinita Köprüsü’nün manzarası ise bir başka güzel. O yüzden size de, bizim gibi yapıp birinden karşıya geçip diğerinden dönmenizi tavsiye ederim. Ponte Vecchio’dan geçtiğiniz zaman dümdüz ilerlediğinizde Pitti Sarayı ve Boboli Bahçeleri‘ne ulaşıyorsunuz. Biz çok yorgun olduğumuz için Pitti Sarayı’nın içini gezmedik ve haritama işaretlediğim Gusto Pizza adında yakınlardaki bir pizzacıya gittik. Self-servis ve pek turistik olmayan pizzacıda kuyruk vardı. Genelde insanlar alıp dışarıda ellerinde yiyorlardı. Şansımıza oturacak yer de bulunca çok mutlu olduk. Ben pizzalarını beğendim ama taze mozzerallalı pizzası çok sulu olduğu için içimizde beğenmeyenler de vardı.

Nehrin Pitti Sarayı olan tarafı daha az turistik, daha fazla konut ağırlıklı. Daha yeşil. Sokakları ve meydanları da daha sakin. Bu durum bizim çok hoşumuza gitti tabii. Pizzamızı yedikten sonra birşeyler içmek için daha çok öğrencilerin ve yerel halkın tercih ettiği Santo Spirito Meydanı‘nın yolunu tuttuk.

santospirito_e

Biz birşeyler içerken çocuklar da hemen meydanda kendilerine oyun kurdular. Dediğim gibi burası çok daha sakin ve doğal olarak da ucuzdu.

Bir süre sonra çocuklar iyice yoruldu tabii, yine grubumuz dağıldı. Çocuklar babalarıyla dinlenmeye gittiler. Bir kısım Boboli Bahçeleri’ne gitti.  Boboli Bahçeleri’ne giden arkadaşlarım çok beğenmişler tabii ama günlerin gezme yorgunuluğunun üzerine çok zor geldiğini söylediler. Aslında benim de gitmeme sebebim oydu. Her gittiğimiz şehirde de böyle oluyor neredeyse. Çok çok güzel yeşil ve kocaman parklar oluyor  ama ben gücümü sokaklara saklamak istiyor oluyorum hep. Uzun süre kalsam, ya da orada yaşasam çok güzel bir dinlenme ve yürüyüş alanı olurdu tabii o ayrı. Gerçi Boboli Bahçeleri heykellerle süslü olduğu için ayrıca görmek isterdim ama bir dahaki sefere artık… :)

Sonuçta biz de bir arkadaşımla Floransa’nın keyfini çıkarmaya karar verip biraz daha sokaklarda gezip daha çok meydanlarda oturarak vakit geçirdik… Bahsetmeden geçemeyeceğim gezdiğimiz yerlerden biri de en şık mağazaların olduğu Tornabuoni Caddesi idi. Bu caddede binalar ayrı bir güzeldi, mutlaka görmelisiniz.

İki günlük Floransa gezimizin finalini ise Dünya’nın sayılı müzelerinden Uffizi Müzesi yaptık. Ben giriş biletlerimizi kişi başı ekstra €4 gibi bir fark vererek seyahatimizden önce almıştım. Saatlerde giriş sırası beklemek istemiyorsanız, siz de böyle yapmalısınız. Resmi web sitesine bu linkten ulaşabilirsiniz.

Uffizi gerçekten devasa bir koleksiyona sahip. Sadece belli başlı eserleri içeren bir tur bile yapmak (ki ben şu uygulamayı kullanarak öyle yaptım) en az bir saat sürüyor. Sanata özel bir merakınız yoksa daha fazlasına da hiç gerek yok zaten. Tabii çocuklar de için ağır bir program oldu, çok sıkıldılar.

Müze çıkışında artık akşam yemeği vakti gelmişti. Yakınlarımızdaki bir kaç restoranla gelmeden önce mailleşmiştim. Cumartesi olması ve 14 kişi olmamız nedeniyle hiç bir yerde yer bulamadım. Ben de yine bir tanıdığımızın tavsiye ettiği ve internet yorumları güzel olan, La Bocca di Leone‘ye gittik. Aslında sadece 2km uzaklıktaydı ama bize o sırada yürümek çok zor gözüktüğü için taksiyle gittik. Bu arada taksileri yolda durdurup binemiyorsunuz, o yüzden yanınızda taksi telefon numaralarını bulundurmanız da yarar var. Merkezin biraz dışında olduğu için mekan gayet ferahtı, bize asma katta ayrı bir alan ayırmışlardı ki çocuklarla çok rahat ettik. Yemekler de gerçekten lezzetliydi. Tahmin edebileceğiniz gibi spesiyalitesi de Floransa Bifteği idi…

Pisa

Son gün uçağımız yine yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Pisa havaalanından olduğu için ve havaalanı ile Pisa Kulesi arasında sadece 5km olduğu için görmeden geçmeyelim dedik. Arabamızı Pisa Kulesi’ne çok çok yakın bir mesafedeki Garage Cammeo’ya park ettik. Lokasyon olarak burayı çok tavsiye ederim. Bu kez dersimizi aldığımız için valizlerimizi arabada bırakıp gitmedik, onun yerine başlarına içlerimizden birini, Bir Küçük Gezgin’in babasını, nöbetçi diktik. Babamız bizi beklediği için de 15-20 dakikalık bir turla Pisa Kulesi ve çevresini görüp geri döndük. Doğrusu ben daha görkemli bir yapı bekliyordum, diğerlerinin yanında küçücük görünüyordu Pisa Kulesi. Fotoğraflar yanıltıcıymış…

Bu kısa gezimiz Pisa’da başka da yapılacak birşey olmadığı için çok pratik oldu. Sadece Kule’ye çıkıp diğer yapıların içine girebilirdik, onu da istemedik. Sonra eşimi de göndermek istedik ama kendisi istemedi. Siz de nöbetleşe beklereyek hızlıca Pisa Kulesi görevinizi(!) yerine getirebilirsiniz :)

 

Küçük Gezginlerin anne-babalarına notlar

  • Bu geziye gitmeden önce en çok üzerinde düşündüğümüz konu puset konusu oldu. Evet bizim küçük gezgin (5,5 yaş) uzun zamandır puset kullanmıyordu ama sokak sokak gezmek için bir sebebi yokken yorulup huysuzluk çıkarmasından endişe ediyorduk. Sonuç olarak işi riske atmayıp kargo dahil 75TL’ye oyuncak pusetten hallice bir puset satın alarak yanımızda götürdük. Tabii kilo sınırını da çoktan aştığı için de kırılsa kırılsın diye düşündük. Hatta 3 yaşındaki oğluyla gelen arkadaşımız da aynı pusetten aldı. Sonuç olarak pusetler kırılmadı. 3 yaş için tepe tepe kullandık. Bir Küçük Gezgin de 1-2 kez kullandı, ki çok enerjik bir çocuktur. Bizimki gibi yoğun bir gezi programında özellikle akşam arabalara dönerken çok yorgun oluyorlardı. Sanırım olmasa da idare edebilirdik ama aynı yaşta çok daha fazla kullanan çocuklar da olacağına eminim. Bir de aslında sık sık arabayla seyahat etmemiz de çok kurtarıcı oldu. Aralarda arabada uyuyarak dinlendiler.
  • Gezerken mutlaka Onları motive edecek birşeyler bulun. Yazımda anlattığım Leonardo Da Vinci müzesi gibi, faytona binmek gibi, denize girmek gibi. Bir beklenti ile gezmek kesinlikle çok motive edici oluyor ve daha az yorulup sıkılıyorlar bu durumda.
  • Bizim bu gezimizde çocuklar açısından doğa, kırsal ve şehir dengesi çok ideal oldu. Sürekli Floransa gibi kalabalık ve canlı bir şehirde kalsaydık, çocuklar kendileri için uygun oyun alanları ve fırsatı zor bulacakları için çok sıkılabilirlerdi. Oysa Chianti’de doğada, Cinque Terre’de denizde, küçük kasabalarda da sakin meydanlarda rahatça oynayıp eğlendiler.
  • Instagram hesabımda paylaşmıştım. Ben bu yıl Bir Küçük Gezgin için Boostapak adlı bir ürünü aldım. Oto koltuğuna dönüşem bu sırt çantasını biz çok kullanışlı bulduk. Hem araç kiraladığımızda ekstra ücret vermek zorunda kalmadık, hem de daha önemlisi, oto koltuğu bulma derdinden kurtulduk, çünkü kiralama veya transfer firmalarının yanlış getirdikleri veya unuttukları çok oldu şimdiye kadar. Türkiye’de de satılıyor, internette bulabilirsiniz.
  • Biz çocuklarla apartlarda çok rahat ediyoruz tavsiye ederim. Küçükken yemek hazırlamak istediğim için mantıkı geliyordu. Şimdi öyle bir ihtiyacımız olmasa da oyun oynayacak alanları olduğu için daha rahat ediyoruz.
  • Eğer daha küçük bir gezginle seyahat edecekseniz, süpermarkete gitmeniz ve yemeklerini hazırlamanız gerekiyor. Bizim bu yoğun programımızda bunun için pek vakit yoktu. Süpermarkete gittik ama sadece bir kez. O yüzden böyle bir gezi yapmak isterseniz ekstra 1-2 gün ekstra ekleyerek daha rahat bir programla gezmeniz daha iyi olur diye düşünüyorum.

Bu gezi ile ilgili diğer yazılara aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

 

 

Reklam

1 thought on “Floransa ve Pisa

  1. Geri bildirim: Toskana ve Cinque Terre Gezi Rotası | Bir Küçük Gezgin

Bir Yorum Bırakın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s