Biz Ankara’lıların ara sıra değişiklik olsun diye gittiğimiz, şehir dışından gelen misafirlerimizi gezmek için götürebildiğimiz nadir yerlerden bir tanesidir Beypazarı. Ankara’dan taşınma planları içinde olduğumuz şu günlerde artık bir Beypazarı rehberi hazırlamanın zamanıdır diye düşünerek geçen ay bir fotoğraf gezisi düzenledim. Hem havalar daha fazla soğumadan gitmek isteyenler için de aydınlatıcı olur diye düşündüm.
Beypazarı’nın öne çıkan özellikleri tarihi Türk evleri ve çarşısı/pazarı… Çok eski zamanlara dayanan bir tarihi olmasına rağmen sık sık yangınlar olması nedeniyle bir çok kez yeniden inşa edilmiş bu yüzden en son 13. yüzyıldan kalma konaklar bulunuyormuş. Bu tarihi evler şu an çok güzel bir şekilde restore edildikleri ve korundukları için Beypazarı turistik bir yere dönüşmüş durumda.
Yine tarih boyunca kurulan pazarları ve çarşısı ile ticari bir merkez olmuş Beypazarı. Günümüzde de yerel ürünler satan standlar ve dükkanları ile yine bir turistik alışveriş cenneti. Maalesef bolca dışarıdan gelen, fason ürünler olsa da tarhana, kuru meyve ve sebzeler, gümüş eşya ve takılar, cevizli sucuk gibi yerel ürünler ve tabii ki ünlü Beypazarı Kurusu’ndan alınabilecek şeyler arasında…
Beypazarı Kurusu tereyağlı grisini tarzı, kıtır kıtır, sert bir hamur işi. Ve en en en güzeli de Ara bul Fırını’nda satılıyor. Tazecik fırından yeni çıkmış Kurular gerçekten çok lezzetli. Ana sokak diyebileceğim Alaaddin sokağın devamındaki Demirciler sokak boyunca aşağıdan yukarı doğru yürürken sağ taraftaki girintilere dikkatlice bakarsanız köşede bir ağacın arkasına saklanmış bu fırını bulabilirsiniz. Adı üstünde arayıp bulmanız gerekiyor… (Google maps’deki yeri yanlış haberiniz olsun)
Demirciler sokak boyunca yürümeye devam ettiğinizde solunuzda sarı renkli güzel bir bina göreceksiniz. Burası yakın zamanda restore edilmiş Suluhan. Mutlaka içeri girmeli ve hatta iç avlusunda bir yorgunluk kahvesi içmelisiniz. Restorasyonla gerçekten çok güzel olmuş eski bir Han burası…
Suluhan’dan çıkıp yola devam ettiğinizde ise Beypazarı’nın en merkezi yerine, yani Alaaddin Sokak’a ulaşıyorsunuz. Burada tarihi konakların yanı sıra çeşitli restoranlar ve turistik ürünler satan standlar bulunuyor. Yemek için önereceğim Tarihi Taş Mektep de yine burada… Başta Beypazarı güveci denilen etli pilav olmak üzere, sarma, ev baklavası, höşmerim ve sac kavurma burada deneyebileceğiniz birbirinden lezzetli yöresel yemekler.
Beypazarı merkezinde önerebileceğim bir diğer lezzet durağı ise ünlü gurme Vedat Milor’un da ziyaret ettiği ve hatta kocaman bir fotoğraflı afişinin olduğu Tarihi Güveç Fırını. Burası da Demirciler sokağın paralelindeki Bostancılar Sokakta bulunuyor ama aklınızda olsun güvecini sadece haftasonları yiyebiliyorsunuz.
Biz gezimize devam edersek… Size tavsiyem ana meydana çıkan sokaklara rastgele girerek Eski Türk Evleri arasında biraz dolaşmanız ve yaşanmışlıkları içinizde hissetmeniz.
Bunun dışında ziyaret edebileceğiniz, görebileceğiniz tarihi camiler ve müzeler var tabii… Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiyi Beypazarı Belediyesi’nin sitesinde bulabilirsiniz. Benim en çok keyif alıp beğendiğim ise Yaşayan Müze. Yaşayan Müze tescillenmiş, klasik Osmanlı mimarisine sahip bir yapıda eski yaşam biçimini anlatmaya ve canlandırma ve eşyalarla sergilemeyi amaçlayan değişik bir müze. Gezerken bir görevli çok güzel ve ayrıntılı bir biçimde yaşam biçimini anlatan bilgiler veriyor. Üstelik ebru sanatı, kurşun dökme gibi eski zamanların sanat ve adetlerini deneyimleyebiliyorsunuz. Gerçekten başarılı…
Sokak arası keşifleriniz bittiyse ve tercihen biraz dinlendiyseniz tabana kuvvet yokuş yukarı yürürseniz tüm Beypazarı manzarasını tepeden izleyebileceğiniz Hıdırlık Tepesi’ne ulaşabilirsiniz. Ama tabii araçla da ulaşmak mümkün. Yalnız şu anda seyir terasları ve rekreasyon alanları projesinin inşaatı olduğu için tam olarak Hıdırlık Tepesi’ne kadar çıkamıyorsunuz bilginiz olsun. Yukarıdan bakıldığında ise evlerin bütününü görmek ve özellikle bizim ejdarha sırtına benzettiğimiz dev kayalara dayanmış yapılaşmayı görmek gerçekten ilginç… Bu arada proje kapsamında teleferik de yapılacakmış ve bence çok iyi olur.
Beypazarı ile ilgili olarak son olarak bahsetmek istediğim yer ise merkezin hemen bitişindeki İnözü Vadisi… Vadinin ortasında İnözü Çayı ve onun etrafında yeşillik alan bulunuyor. Bir de vadi boyunca Kapadokya benzeri aşınmış ilginç kayalar… Çay kenarındaki yeşillikler arasında bulunan tesisler yaz sıcaklarında serinlemek için ideal.
Her ne kadar çay yaz aylarında kurusa da, Ankara’dan bunalanlar için keyifli bir hafta sonu kaçamağı olduğunu söyleyebilirim. Çocuklar için de güzel bir değişiklik oluyor ve rahatça açık havada koşturup oynayabiliyorlar. Bizim son zamanlarda denediğimiz ve memnun kaldığımız işletmenin adı ise Cevizlibağ. Çocuk parkı da mevcut…
Son olarak Beypazarı’nın havucundan bahsetmesem olmaz sanırım. Ne de olsa tek başına ülkemizin havuç üretiminin %45’ini karşılıyor. Buranın havucunun tadı da gerçekten bir ayrı güzel ama yine de meydana dev bir havuç dikmeye gerek var mıydı bilmiyorum :)) Ben zaten İnegöl’deki çatala takılı dev köfteyi, Ayaş’daki domates heykelini sevmiyorum ne yapabilirim :)
Yolunuz Ankara’ya düşerse Beypazarı’nı rotanıza dahil edin…