Çek mutfağı bol kalorili bir mutfak. Et, patates ve yağlı ve kızarmış yemekler ön planda. Orta Avrupa ortak kültürün bir parçası olarak gulaş, şinitzel, apple strudel (dışı hamur içi elmalı bir çeşit tatlı) gibi tatlar Çek mutfağının da bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Prag’da geleneksel yemekleri yiyebileceğiniz restoranların yanı sıra uluslararası mutfaklar konusunda da çok başarılı restoranlar bulunuyor. Bir de aşırı turistik, orta çağ havasını yansıtan ve yemek yanında teatral şovlar sergilenen tavernalar var. Tahmin edeceğiniz gibi yemekler buralarda çok başarılı değil. Damak zevkine düşkün bir çift olarak biz buralardan uzak durmayı tercih ettik. Ama size cazip gelirse aklınızda olsun isterim.

Çek biralarının ünü ise yemeklerinin önüne geçecek düzeyde. Kentte çok başarılı biralar üreten birçok birahane bulunuyor. Hatta, Prag’la ilgili önceki yazılarımı okuduysanız tahmin edebileceğiniz gibi, bir de bira müzesi ziyaretçilerini bekliyor. Kendi biralarını yapan yerler dışında Pilsner Urquell en popüler bira markası ve gerçekten de çok başarılı.

Kendi tecrübelerimize dayanarak hazırladığım mini Prag yeme-içme rehberine geçmeden önce son olarak sokaklarda adım başı rastlanılan ve tadı damağımda kalan tatlılarından bahsetmek istiyorum. Trdelnik adı verilen bu tatlı, hazırlanan hamurun silindir şeklinde kalın çubuklara geçirilerek kömür üzerinde pişirilmesiyle yapılıyor. Geleneksel olarak üzerine şeker serpilerek yeniliyor ama mesela ben Nutella’lısını denedim ve bayıldım. Sıcak sıcak çok güzeldi! Mutlaka denemelisiniz!

Artık lafı daha fazla uzatmadan yeme içme rehberine geçiyorum:

Kampa Park: Prag’a gitmeye karar verdiğimiz anda (tabii daha önce araştırmalarım mevcuttu) ilk yaptığım şeylerden biri Kampa Park’da rezervasyon yaptırmaktı. En önemli motivasyonum Karl Köprüsü yanında, nehrin hemen kenarında muhteşem manzaralı konumuydu tabii ki… (Yazının başındaki ilk fotoğrafta Kampa Park’ı görebilirsiniz)

Kampa Park Prag’da yemek yiyebileceğiniz en lüks ve şık restoranlardan bir tanesi.  Yazlık bir terasının yanı sıra kış bahçesi şeklinde hemen nehrin kenarında bir bölümü var. Eğer kışın gidecekseniz rezervasyon yaptırırken özellikle burada oturmak istediğiniz belirtin. Kış bahçesi kıvamında ama yine de şık.

Aslında biz normalde bu tarz fine dining yerleri çok tercih etmeyiz ama bu sefer dediğim gibi amaç manzara ve şehrin akşam ışıklı halini seyretmek…

Yemeklerin lezzetine gelirsek. Mutlaka kaçırılmaması gereken bir durum yok ama gayet güzellerdi. Eşimle farklı şeyler sipariş vererek, bir kaç çeşit şey deneme fırsatımız oldu. Sadece eşim antre olarak istediği yengeçli ravioliyi pek beğenmedi. Onun dışında yediğimiz risotto, et ve salatalar lezzetliydi.

Güzel ve romantik bir akşam geçirmek için tavsiye ederim. Fiyatların Prag ortalamalarının üzerinde olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım…

George Prime Steak: Burası da yine çok şık bir steak restoranı. İnternet yorumlarını okuyunca , özellikle Fahri Bey’in (Fahri Gediz) çok beğendiğini görünce denememiz gerektiğine karar verdiğimiz bir yer.

George Prime Steak’in tüm etleri ABD’den geliyormuş ve özenle seçilerek sadece doğal olarak yetiştirilmiş hayvanların etleri getirtiliyormuş. Masanıza oturduktan sonra önce size değişik bir sunum içerisinde seçmeniz için çiğ etler getiriliyor ve özellikleri anlatılıyor. Etinizi seçtikten sonra genelde steak restoranlarının hepsinde olduğu gibi yanına istediğiniz seçenekleri söylüyorsunuz.

Sonuçta et olarak ben bonfile, eşim de rib eye seçti ve yanına da hash browns (rendelenip köfte haline getirildikten sonra kızartılan patates) ve kremalı ıspanak sipariş verdik. Yorumlarımız ise biraz karışık. Et-obur olan eşim Londra ve New York dahil özenle seçip gittiğimiz steak restoranlarını da göz önüne bulundurarak hayatında yediği en güzel steak olduğunu söyleyerek yemeğinin tadını çıkarırken, ben bonfilemi çok keyifsizce yemeye başladım. Kendi kendime de galiba ben bu et işinden hiç anlamıyorum diye düşünmeye başlamıştım ki, eşim benimkinin tadına bakınca durumu anladık. Onunki ne kadar güzelse benim ki de o kadar ağır ve kötüydü. Bu durumda tahmin edebileceğiniz gibi bonfile yememenizi ama Prag’a giderseniz ve steak seviyorsanız mutlaka George Prime Steak’de rib eye denemenizi öneriyorum.

Cafe Lounge: Kaldığımız otel kahvaltı dahil konseptteydi ama biz hem kahvaltımızı daha keyifli hale getirmek hem de güzel bir yer denemek istediğimiz için bir gün sabah kahvaltımızı farklı bir yerde yapmaya karar verdik. Şansımıza araştırmalarım sonucunda denemek istediğim her iki alternatif de (Cafe Lounge ve Cafe Savoy) otelimize çok yakındılar. Zaten ikisi de neredeyse aynı sokakta.

Sonuçta tarihi bir mekanda ve daha uzun bir geçmişe sahip Cafe Savoy’u, aslında tam da bu sebeplerle es geçip tercihimizi Cafe Lounge’dan yana kullandık ve çoook da memnun kaldık. Omletli, reçelli, kruvasanlı çok güzel bir kahvaltı yaptık. Üstelik fiyatlar da çok uygundu. Yalnız özellikle haftasonu giderseniz rezervasyon yapmanızı öneririm.

Kavárna Obecní dům: Burası da Prag’ın tarihi mekanlarından bir tanesi. İlk yazımda bahsettiğim Tarihi Belediye Binası’nın altında, yüksek tavanlı, şıkır şıkır saray dekorasyonuna sahip bir yer. Müze gibi fotoğraf çekmek ve en fazla birşeyler içmek için önerebilirim. Zira hayatımda yediğim en kötü apple strudel’i burada yemiş olabilirim. Ama yine de burası da bir deneyim. Oturup birşeyler içmesi keyifli. Her zaman var mı bilmiyorum ama bir de biz gittiğimizde çok yaşlı bir grup müzisyen klasik müzik çalıyordu. Ortam daha da büyülü ve keyifli bir hale gelmişti.

Lokal: Prag yeme içme tecrübelerimizin yıldızı bu mekan diyebilirim çünkü bizim için yerel yemek kültürünü en güzel temsil eden yer burasıydı. Meyhane/pub arası bir yer ve şehir içinde çeşitli yerlerde şubeleri bulunuyor. Ayrıca Prag’ın en güzel biracılarından da bir tanesi. Özellikle sosis ve biralarına bayıldık. Hatta Ankara’lı okuyucularım için bir yorum yapmak istiyorum: Kıtır ile Net Piknik karışımı bir yer :)

Lokal  Ambiente isimli bir grubun restoranlarından bir tanesi. Yeni yeni ülkemizde de örneklerini görmeye başladığımız gibi Ambiante Grubu’nun farklı mutfakları temsil eden çeşitli restoranları/markaları var. Örneğin yukarı da bahsettiğimi Cafe Savoy da bu grup tarafından işletiliyor. Blogcular genelde diğer restoranlarından da övgüyle bahsediliyor. Özellikle daha şık bir konsepte sahip olan Eska ve Brezilya et restoranı formatındaki Ambiente Brasileiro en çok önerilenler arasında….

Biracılar

Prag’ı haftasonu kaçamağı şeklinde gezdiğimiz için tabii ki bira tadımı yapmak için çok fazla yer deneyemedik ama ben gitmeden önce sanki bir ay kalacakmış gibi kapsamlı bir araştırma yaptığım için Lokal’in yanı sıra belirlediğim top 3 listemi sizinle paylaşmak istiyorum:

1. Klášterní pivovar Strahov
2. U Medvídků
3. U Fleků

Böylece Prag’la ilgili yeme içme maceralarımızın sonuna gelmiş oluyorum. Giderseniz yorumlarınızı duymaktan mutluluk duyarım :)

Prag’da gezilecek yerler için buraya, pratik bilgiler ve çocuklarla gezi tavsiyelerim içinse buraya tıklayabilirsiniz…