Geçen haftasonu sıcaklardan kaçma planı çerçevesinde Bolu ve Düzce’ye bir gezi organize ettik. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, sıcaktan pek de kaçamadık ama en azından tam anlamıyla doğa ile baş başa iki gün geçirebildik.
Gölcük Milli Parkı, Bolu
Seyahatimizin ilk durağı çoğu zaman fotoğrafları internet ve sosyal medyada Abant sanılarak paylaşılan, aslında Abant’dan çok daha güzel bir göl olan Gölcük. Ankara’dan ulaşmamız yaklaşık 2 saat sürdü. Fotoğraftan da anlaşıldığı gibi tam anlamıyla ormanın içinde ve manzara harika. Fotoğrafların baş rol oyuncusu güzel yapi da aslında Orman İşletmeleri’nin misafirhanesi.
Gölcük Milli Park statüsünde ve çok da bakımlı. Gölün çevresine yürüyerek yarım saat gibi bir sürede tamamlayabileceğiniz bir yürüyüş ve bisiklet yolu yapılmış. Eğer efor harcamadan gezmek isterseniz de golf arabasıyla gezebiliyorsunuz (ücret karşılığı tabii). Biz çocukları bindirdik ve çok hoşlarına gitti.
Gölün kenarında piknik alanlarının yanı sıra Gölcük’e çok yakın bir konumda olan Gazelle Resort‘un restoranı ve bir işletme daha var. Göl manzarasına hakim olduğunu görünce Gazelle’nin restoranını tercih ettik ve ızgara çeşitlerini denedik. Çocuklara taze alabalık yedirdik. Öyle gastronomik bir şölen değildi tabii ki ama lezzetliydi, porsiyonlar da oldukça büyüktü.
Bir de gölün kenarına Gölcük Kır Evleri adında 6 odalı 2 adet bungalow şeklinde bir konaklama tesisi yapılmış. Kışın burayı çok araştırmıştım ve işletenlere gerçekten çok zor ulaşmıştım. Gittiğimiz de öğrendik ki, parkın girişindeki küçük marketin sahipleri işletmesini devralmışlar. İçlerini de gezdik, bakımlı ve temiz görünüyordu. İletişim bilgilerini isterseniz yorum kısmına yazmanız yeterli…
Melen Çayı ve Tahura Park, Düzce
Gölcük’den sonraki rotamız aynı zamanda konaklama yerimiz olan, Düzce’nin Dokuzdeğirmen Köyü’nde Melen Çayı’nın hemen yanında yer alan Tahura Park‘dı. Tahura Park tamamen doğal yaşam felsefesiyle kurulmuş ve işletilen küçük bir yer. Sahipleri Emre Bey ve eşi misafirlerini rahat ettirmek için elinden gelen herşeyi yapıyor. Konaklamak için ormanın içerisinde bungalov evleri veya eski bir Karadeniz evinden dönüştürülmüş pansiyonu tercih edebiliyorsunuz.
Bungalovların bir duvarı ve tavanın bir kısmı cam. Biz tabii bungalovları tercih ettik. Basitti ama bakımlydı. Temizliği daha iyi olabilirdi. Bir de havalandırma penceresine tel yapsalar çok iyi olurdu. Onun dışında sıcak su gibi ihtiyaçlar karşılanıyordu. Sabah uyandığınızda yukarıdaki ağaç dallarını görmek ise çok güzel bir duyguydu.
Bizim en keyifli bulduğumuz yeri ise Melen Çayı kenarına, ağaçların altına atılmış tahta masa ve sandalyelerin olduğu kısımdı. Tahura Park’da olduğumuz süre boyunca burada vakit geçirdik, çocuklar manzaraya karşı aktivite bile yaptılar.
Onun dışında restoranı diyebileceğim manzaralı bir ortak alan ve yine manzaraları bir yoga stüdyosu yapmışlar. Tabii her şey ahşap ve doğal. Yemekler de aynı doğallıkta. Eğer ateşte ızgara isterseniz, size bir ateş yakıyorlar ve taşların üzerine bir tel ızgara koyarak etinizi pişiriyorsunuz. İçecek seçenekleri ev yapımı ayran, limonata, çay ve kahveden oluşuyor. Mesela kola yok. Bence güzel bir şey ama tabii herkesin hoşuna gitmeyebilir. İçkiyi ise kendiniz getirip içebiliyorsunuz.
Melen Çayı’nda bir rafting turizmi oluşmuş. Çevrede rafting yaptıran bir çok tesis var. Tahura Park da aslında bir de doğa sporları merkezi. Rafting, atv safari gibi aktiviteler yapabiliyorsunuz. Burayı çevreyi keşfetmek ve doğa sporları yapmak için bir merkez gibi düşünebilirsiniz. Kampçılık ve doğa sporları meraklıları için ideal bir yer. Çevrede gezilebilecek bir şelale ve trekking rotası var.
Grubumuzun Tahura Park ile ilgili duyguları ise karışık diyebilirim. Örneğin balıkçılık, kampçılık sevdalısı bir arkadaşımız, balık da tutma fırsatı da olduğu için bayıldı gitti, hiç ayrılmak istemedi. Diğer taraftan, daha konforlu yerlerden hoşlanan eşim sürekli tahta sandalyelerde oturmaktan ve mangal bile olmaması gibi şeylerden rahatsız oldu. Benim de tek sıkıntım börtü böcek oldu. Zaten korkarım ama bir de son yıllardaki kene probleminden iyice korkar oldum. Gece uyurken tedirgin oldum biraz…Çocuklar ise hayatlarından çok memnundular. Ben en çok da Onlar bu kadar doğayla iç içe vakit geçirebildikleri için mutlu oldum. Balık bile tutmaya çalıştılar.
Yalnız çocuklar açısından iki önemli konuyu belirtmeliyim. Birincisi suya düşme tehlikesi açısından çocukları sürekli takip etmek gerekiyor, bizim grubun en küçüğü 3 yaşındaydı ve sadece O biraz tehlikeli hareketlerde bulunuyordu. Bir de bungalovlara ulaşmak için çok uzun ve dik merdivenlerden çıkmak gerekiyor. Pusetle imkansız.
Güzeldere Şelalesi, Düzce
Pazar günü öğlene kadar Tahura Park’da vakit geçirdikten sonra, artık keşfe devam diyerek, çocuklarla birlikte bizim için en uygun rota olduğuna karar verdiğimiz Güzeldere Şelalesi’nin yolunu tuttuk. Yolculuğumuz yaklaşık 30-40 dakika sürdü. Şelaleye yaklaştıkça müthiş manzaralı dağ yollarından geçtik. Güzeldere’ye yaklaştıkça manzara daha da güzelleşti. Sonunda dayanamayıp Güzeldere köyüne gelmeden hemen önce adı bile doğru düzgün belli olmayan bir lokantada mola verdik. Arka tarafa seyir terasları yapmışlardı ve orman ve dağların manzarası gerçekten nefes kesiciydi. Burada serin serin oturup yine ızgara yedik. Yediklerimiz de fena değildi. Her şey tazeydi. Zaten gözü yemeği gören yoktu. Şelaleden daha bile çok keyif aldık diyebilirim.
Yemekten sonra devam ederek 2-3km sonra Güzeldere’ye ulaştık. Burası da Milli Park haline getirilmiş ve girişte bilet keserken çöp poşeti vermelerini takdir ettim. Girişten sonra geniş bir çim alanla ve piknikçilerle karşılaşıyorsunuz. Bir köşede de şelaleye inen merdivenler bulunuyor. Şelaleye ulaşmak için koyu bir ormanın içinde 400 basamakcığı inip çıkmanız gerekiyor. 3-75 yaş aralığındaki grubumuzda herkes başardı, siz de başarabilirsiniz!
Şelale Türkiye’nin en yüksekten dökülen şelalelerinden bir tanesi ve gerçekten çok güzel. Yazın ortasında gitmek ne kadar akıllıca tartışılır tabii çünkü gölge ama aşırı nem çok bunaltıcı…
Kaya Greenpark, Gerede
Kaya Greenpark oteli arkasında bulunan minik gölü ve göl manzaralı ve teraslı restoranıyla bizim için bir cazibe merkezi. Dönüş yolunda neredeyse her zaman uğradığımız bir yer. Ankara’ya sadece 1 saat uzaklıkta olması da ayrıca bir avantaj. Burada hiç konaklamadık ama günübirlik geldiğimiz de çok oldu. Daha önceden konuşup göl kenarında mangal da hazırlatabiliyorsunuz. Havası her zaman tertemiz. Gölün etrafını dolaşabileceğiniz bir yürüyüş yolu ve ayrıca ormanın içinde trekking rotaları var.
Bildiğim yerlerde varmış yazını okurken fark ettim tez zamanda görmedi,ğim kısımları göreceğim Tşk
Görmedik yer bırakmayalım değil mi ama? :)))) ben teşekkür ederim. sevgiler!
Tabiiki:)) Sevgiler
Geri bildirim: Gezelim ama Kene ve Sivrisineklerden de Korunalım | Bir Küçük Gezgin
“Bir de gölün kenarına Gölcük Kır Evleri adında 6 odalı 2 adet bungalow şeklinde bir konaklama tesisi yapılmış. İletişim bilgilerini isterseniz yorum kısmına yazmanız yeterli…” demişsiniz. Acaba iletebilir misiniz? Teşekkürler…
Merhaba! Kusura bakmayın çok geç cevap vermiş oluyorum ama başka benzer bir soruyu yanıtlarken farkettim sizin sorunuzun cevapsız kaldığını. Aslında cevap yazdım diye hatırlıyorum ama nedense gitmemiş. Maalesef bendeki bilgiler artık güncel değil. Sanırım el değiştirmiş…
Merhabalar, konaklama icin iletisim bilgisi paylasabilir misiniz.
Simdiden tesekkurler
Merhaba! Maalesef bu yazı güncel değil. Telefon numaralarını kaybettiğim gibi artık aynı kişilerin işletip işletmediği konusunda da bir fikrim yok… Hatta yanlış hatırlamıyorsam değiştiğiyle ilgili birşeyler duymuştum