Yaşayan Şehir Madrid

İspanyollar eğlenmeyi ne kadar sevdiklerini, yeme içmeye düşkünlüklerini ve pozitif yaşam enerjilerini şehirlerine de yansıtıyorlar. E Madrid de başkent olmasıyla bu hissi fazlasıyla yaşatıyor. Bence Madrid gezip görmekten çok, o hayatı deneyimlemek için gidilecek bir şehir. Gece gündüz capcanlı bir şehir. Sokaklar insan dolu, herkes dışarıda; yiyor, içiyor, sohbet ediyor, hayatın tadını çıkarıyor!

Aslında Madrid’e gidiş amacımız iş içindi. Bu kez yanımda Bir Küçük Gezgin yerine bir arkadaşım vardı. İşlerimizi hallettikten sonra gün içinde şehri keşfetmek için bize oldukça fazla zaman kalması harika oldu tabii… Şehrin tarihi ve dolayısıyla turistik bölgesinin neredeyse tüm sokaklarına girip çıktık, karış karış gezdik. Aralarda da bolca benim önceden araştırıp bulduğum mekanları denedik.

Otelimiz NH Collection Palacio de Tepa da tarihi merkezi yürüyerek keşfektemek için mükemmel bir konumdaydı. Tam bana göre, tarih kokan, Prado Müzesinin mimarı tarafından tasarımı yapılan tarihi bir saraydan dönüştürülüş bir binaydı.  Aşağıya indiğimizde ise ana yaya caddelerinden Huertas‘a ve merkezin en canlı, en güzel meydanlarından Santa Ana Meydanı‘na  çıkmış oluyorduk. Ayrıca fiyat/performan oranı da çok iyi olduğu için rahatlıkla önerebileceğim bir oteldi.

Madrid’in tarihi merkezi oldukça geniş bir alanda aslında ve birkaç tane bölgeden oluşuyor. Bizim keyifle dolaştığımız bölgeleri anlatmak istiyorum size…

Las Letras

Las Letras otelimizin de olduğu bölgeydi. Burası Cervantes gibi ünlü İspanyol edebiyatçılarının yaşamış olduğu, şimdilerde 30 yaş civari Madridliler arasında çok popüler olan bir bölge.Yukarıda bahsettiğim Huertas ve Santa Ana da bu bölgenin çekim merkezleri. Santa Ana tapas barları, cafe ve restoranlarıyla Madrid’lilerin vakit geçirmeyi sevdiği her daim cıvıl cıvıl bir meydan.

Paseo Del Arte

Burası Las Letras’ın hemen bitişiğinde, Madrid’in başlıca müzeleri olan Prado Müzesi,Thyssen-Bornemisza Ulusal Müzesi ve Reina Sofia Müzesinin bulunduğu bölge ama itiraf etmek istiyorum ki biz hiç müze gezme modunda değildik! Biz kendimizi yeme içmeye ve gezmeye verdik :)

Austrias

Huertas caddesi üzerinde batıya doğru kısa bir yürüyüş sonrasında pembe renkli Santa Cruz Kilise‘nin olduğu küçük meydana ve sonrasında da Madrid’in en popüler ve en turistik ve en canlı meydanı olan Plaza Major‘a ulaşıyorsunuz. Aslında ana meydan olma konusunda, az sonra anlatacağım Puerta del Sol ile yarışıyor ama bence yaya bölgesi ve çevresi kapalı olduğu için daha keyifli ve hoş bir meydan. Dediğim gibi meydanın çevresi 3 katlı tarihi binalarla çevrili olduğu için her cepheden girilebilen toplam 9 tane kapı var. Gece gündüz turistk akınına uğrayan bu meydan geçmişte boğa güreşlerine ve hatta engizisyon mahkemelerine sahne olmuş tarihi bir alan.

Austrias bölgesinin bir diğer turistik çekim noktaları ise biraz daha batıya doğru ilerlediğinizde karşınıza çıkacak olan Almudena Katedrali ve Madrid Sarayı. Sarayın önündeki Oriente Meydanı‘ndaki aynı isimli park/bahçe biraz soluklanıp dinlenmek için ideal ve görülmeye değer.

Amaaaaa bence esas kaçırmamanız gereken yer San Miguel Pazarı (Mercado de San Miguel). Aklınıza Barcelona’daki La Boqueria geliyorsa standardı biraz daha yükseltmeniz gerekiyor. Burası pazardan daha çok şık bir gurme marketine benziyor. Haftaiçi tenha olduğu saatlerde gitmek çok daha keyifli oluyor. Mutlaka kahvaltı veya öğle yemeğinde gitmelisiniz derim.

Latina

Austrias bölgesinin güneyinde yer alan Latina da yine tarihi ama daha çok yerel halkın vakit geçirmekten hoşlandığı, yine çok canlı ve yaşayan bir mahalle. Özellikle yaz aylarında açık havada oturup tapas yemek ve bira içmek için çevrede oturan Madrid’lilerin tercih ettiği bir bölge. Siz de Onlar’a katılmak isterseniz Cava Baja ve Cava Alta sokaklarının yolunu tutmalısınız.

Sol

Aslında belki de ilk bahsetmem gereken bölge Sol olmalıydı çünkü en merkezi ve muhtemelen en turistik bölge burası. Zaten ünlü Gran Via caddesi de burada.

Gran Via çok şık tarihi binaların sıralandığı ve tahmin edebileceğiniz gibi alışverişin de kalbinin attığı bir cadde. Görülmeli tabii ama ben şahsen bu kadar büyük ve geniş özellikle de ortasından yoğun araç trafiğinin aktığı caddelerden çok hoşlanmıyorum. Siz de benim gibi düşünüyorsanız sizi de arka mahallelere, küçük meydan ve sokaklara alalım…

Yukarıda bahsettiğim Puerta Sol meydanı da bu bölgede bulunuyor. Yarım ay şeklindeki bu meydan şehrin en işlek caddelerinin kesişim noktası ve aynı zamanda da en önemli buluşma/toplanma alanı. Şehrin simgesi ağaçtan çilek yiyen ayı heykeli de yine burada bulunuyor. Ayrıca hükümet binasının üzerinde bulunan saat de özellikle yılbaşlarında dikkati üzerine topluyormuş. Şans getirdiği düşünülerek yılbaşı gecesi saat 12yi vurduğunda her gongda birer tane yiyerek 12 tane üzüm yeniyormuş.

Bir de Gran Via caddesinin başlangıcında benim de severek takip ettiğim blogcu Gezicigünlük‘den öğrendiğim Circulo de Bellas Artes var. Burası aslında bir kültür ve sanat merkezi fakat terası Madrid’in en iyi manzarasına sahip. Terasa çıkmak için 4 Euroluk bir ücret ödemeniz gerekiyor. Yukarıda çok keyifli bir bar var. Yastıklar, şezlonglar ama bizim gittiğimiz mevsimde (mart ayı) hala kış modundaydı ve bar maalesef kapalıydı. Sadece manzaraya bakıp indik. Bu arada yeri gelmişken, Madrid teras bar ve kafeleri yaz aylarında çok popüler, aklınızda olsun!

Malasana ve Chueca

Madrid’in hipster mahallelerini merak ediyorsanız, Malasana ve Chueca’ya ulaşmak için Puerta Sol meydanının kuzeyine geçmeniz gerekiyor. Eski kitapçılar, antika dükkanları, son trend kafeler, tasarım kıyafet ve eşya satan dükkanlar ve tabii ki tarihi dar sokaklar Malasana ve Chueca’yı tanımlamak için yeterli.

Salamanca

Salamanca Bölgesi 19. yüzyılın 2. yarısında kente ek olarak aristokratlar ve bürokratlar için  tarihi merkezden farklı olarak ızgara şeklinde kesişen geniş cadde ve sokaklar halinde inşa edilmiş bir bölge. Hala da şehrin en şık ve en prestijli bölgesi. Bu bölgedeki Serrano caddesi de ünlü markaların şık butiklerinin olduğu uzun ve geniş bir cadde. Burayı da görülmesi gereken bölgeler listenize almalısınız bence.

Atocha Tren İstasyonu

Son olarak da özellikle tavsiye etmek istediğim için Atocha Tren İstasyonu’ndan bahsetmek istiyorum. Biz yakında başka bir yazımda bahsedeceğim Toledo gezimiz için gittik. Size de programınıza bir tren gezisi katıp mutlaka bu istasyonu görmenizi öneriyorum çünkü muhteşem tarihi bir binanın içinde botanik parkı olan bir tren garını hayatınızda bir daha görme fırsatınız olmayabilir. Benim o kadar çok hoşuma gitti ki!

Madrid’i kendi deneyimimizi yansıtacak şekilde anlatmaya çalıştım, umarım başarılı olmuşumdur. Yeme-içme konusu gezimizin önemli bir parçasıydı, onu da yakında blogumda bulabilirsiniz…

3 thoughts on “Yaşayan Şehir Madrid

  1. Harika öneriler özellikle sokak isimlerini vermenize bayıldım çünkü sokak meraklısı bi insanım😊☘️Cok teşekkürler 💛

  2. Geri bildirim: Tarihi Başkent Toledo | Bir Küçük Gezgin

Bir Yorum Bırakın