Geçtiğimiz haftasonu Ankara’da turist olmaya karar verdik ve sırt çantamız ile fotoğraf makinelerimizi alıp Ankara Kalesi’nin yolunu tuttuk…
Ankara Kalesi Ankara’nın en önemli sembollerinden bir tanesi. Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve binlerce yıllık tarihi olan Ankara, Ankara Kalesi etrafında gelişmeye başlamış bir kent. Kale içinde, ki buraya Kaleiçi Mahallesi deniliyor, hala yaşam devam ediyor. . Kale’nin çevresi eskiden olduğu gibi ticaretin merkezi değil tabii ki, ama yine de canlılığını ve hareketliliğini koruyor. Yapılan restorasyonlar ve düzenlemelerle de başta turistler ve fotoğrafçılar olmak üzere her geçen gün daha fazla insanı kendine çekiyor.
Kalenin tarihini anlatmak benim konum değil, benim konum turistik! Nasıl gitmeli, nereleri görmeli, neler yemeli, vs. (Tarihi ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye isterseniz şu linkte ulaşabilirsiniz)
İşinizi kolaylaştırmak için, benim ilgimi çeken yerleri içeren, pratik bir gezi haritası hazırladım:
Ulaşım
Öncelikle tavsiyem ulaşım aracı olarak taksi veya özel aracınızı kullanmanız ve mümkünse hafta içi veya haftasonu erken saatlerde gitmeniz. Aksi takdirde, trafik içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve araba park edecek yer bile bulamıyorsunuz. Biz cumartesi saat 11 civarında gittik ve çok rahat ettik. Arabayla Kale surlarına kadar ulaşabiliyorsunuz ve yukarıdaki haritada gösterdiğim surların yanındaki bol manzaralı otoparka park etmek çok pratik oluyor.
Nereleri Gezip Görmeli?
Kaleiçi
Tabii ki önce Kaleiçi! Arabanızı park ettikten sonra haritada kırmızı okla gösterdiğim yerden Kaleiçi’ne ulaşabilirsiniz. Kapıdan girince kendinizi zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyorsunuz. Giriş kısmındaki restorasyon tamamlandığı için pırıl pırıl bir Eski Ankara bekliyor sizi.
Bu şirin evleri turistik dükkanlar, sanat evleri, kafeler, restoranlar ve oteller doldurmuş.
Aralarda henüz restorasyonu yapılmamış evler olduğu için eski ve yeninin tezatlığını çarpıcı bir şekilde görebiliyorsunuz.
Birkaç yüz metre yukarı doğru yürüdükten sonra düzenlenen alan son buluyor ve harabe halindeki evler bir tokat gibi yüzünüze vuruyor. Buralara tek başınıza gitmemenizi öneririm, çok tekin bir bölge değil, ki biz de gitmedik zaten…
Kale’nin Çevresi ve Pirinç Han
Kale’nin çevresindeki yokuşlar, en az Kaleiçi kadar ilgi çekici. Antikacı ve bakırcılar arasında salına salına dolaşmak, fotoğraf çekmek, satılan ilginç şeyleri incelemek çok keyifli.
Dolaşırken Ankara’nın en eski hanlarından biri olan Pirinç Han’ı da görmelisiniz. Pirinç Han’da çok ilginç dükkanlar ve antikacılar var. Dükkanların isimleri de kendileri kadar ilginç. Ben Yapalak Ayşe’deki bez bebeklere ve Zilli’deki dekoratif objelere bayıldım.
Ayrıca, Pirinç Han çok da hoş bir avlusu var. Özellikle sıcak yaz aylarında burada serin serin oturup bir şeyler yiyip içebilirsiniz.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Çengelhan Rahmi Koç Müzesi
Bu iki önemli müze için ayrı bir gün ayırmak gerekli bence. “Yeni Başlayanlar için Ankara” yazımda anlatmıştım…
Yeme İçme
Aslında biz daha önceleri hep, yine “Yeni Başlayanlar için Ankara” yazımda bahsettiğim ve bence Ankara’nın en iyi cağ kebabını yapan Sadık Usta’da yemek yiyorduk. Ama bu kez araştırmalarım sonucunda Kebapçı Emin Usta’ya da bir şans vermeye karar verdik. Hepsinin tadına bakabilmek için az az pilav üstü kurufasülye, köfte, pirzola ve cacık istedik. Genel olarak hepsi lezzetliydi ama pirzola nefisti! Tekrar gitmek istiyorum!
Yerini de yukarıdaki haritada işaretledim. Kısaca Çengelhan’ın yanındaki yokuştan aşağı inerken hemen solda.
Kale’nin çevresi birbirinden değişik kafelerle dolu. Sanırım bunların en ünlüsü, aynı zamanda antikacı olan, eski albümler, gramofonlar vs. satan ve Barış Manço eşliğinde bir şeyler atıştırabileceğiniz Gramofon Kafe.
Bir de bizim gitmediğimiz ama yemeklerinin güzel olduğunu duyduğumuz Kirit Cafe‘yi de listenize alabilirsiniz. Ben en kısa zamanda denemek istiyorum!
Bunların dışında bir akşam otantik bir ortamda çalıp söyleyip yemek yemek isterseniz, Zenger Paşa Konağı veya Kınacızade Konağı‘nın yolunu tutmalısınız.
Son önerim de manzara üzerine: Hatipoğlu Konağı’nın terasının manzarası muhteşem!
Küçük Gezgin’lerin anne-babalarına öneriler
– Yollar Arnavut kaldırımı olduğu ve yokuş olduğu için pusetle dolaşmak zor olur..
– Biraz daha büyük çocuklar da yokuşlarda yorulabilirler ama ilgilerini çekecek çok şey var. Koç Müzesi zaten onlar için biçilmiş kaftan ama antikacılarda satılan eski objelerin de çok ilgilerini çekeceğini düşünüyorum.
Geri bildirim: Yeni Başlayanlar için Ankara | Bir Küçük Gezgin
Geri bildirim: Ankara’da Turist Olmak: Hamamönü ve Çevresi | Bir Küçük Gezgin
Çok teşekkür ederim çok işimize yaradı çok başarılı anlatmissiniz