Evet itiraf ediyorum. Küçük Gezgin’in gezmesine engel olup (!) , anneanne ya da babaanneye bırakıp kendimiz gezdiğimiz de oluyor ara sıra :) Aslında küçükken daha çok bırakıyorduk, 3 yaşından sonra biz nereye O oraya…
İşte bu kaçamaklardan birinde 2012 yılının Mayıs ayında 3 günlüğüne kanallar şehri Venedik’e gittik. Venedik’in kanalları kadar evleri ve daracık sokakları da çekici ve ilginç. Burası gerçek değilmiş gibi hissediyor insan, bir film seti gibi! Çok da mükemmel korunuyor, iskeleler bile sabit değil…
Venedik “Sestieri” denilen 6 bölgeye ayrılmış. Venedik’de her yer yürüme mesafesinde ama biz yine de kendimize en merkezi konumdaki San Marco bölgesinde Location Acqua Pazza apartlarından birini kiraladık. Apartın sahipleri aynı meydanda aynı isimde bir de restoran işletiyorlar. Havaalanından şehre “deniz dolmuşu” diye düşünebileceğiniz vaperetto ile ulaştık. İndiğimiz durak ile kaldığımız meydan arasındaki mesafe de çok kısaydı.
İlk gün öğlen saatlerinde Venedik’e varır varmaz önce restorana uğrayıp anahtarımızı aldık, sonra da odamıza yerleştik. Odamız diyorum ama aslında 2 oda ve bir salon/mutfaktan oluşuyordu. Ferahlığı, merkezi konumu ve temizliğiyle çok da iyi bir tercih yaptığımızı hissettik. Sahipleri de çok sıcakkanlı ve yardımseverdi.
3 gün Venedik için fazlasıyla yeterliydi. Bütün bölgeleri adım adım rahatça gezme fırsatımız oldu. Ben gitmeden önce aylarca Venedik’i araştırırken tabii ki nerede ne yiyeceğimizi de araştırmıştım. Gezerken de önceden belirlediğimiz restoranlarda öğle ve akşam yemeklerimizi yiyecek şekilde rotamızı belirledik. Hatta daha Türkiye’deyken ilk akşam için rezervasyonumuzu yaptırmıştım, çünkü Venedik, Londra, New York gibi ünlü turistik şehirlerde rezervasyonsuz bir yere gitmek neredeyse imkansız oluyor. Diğer günlerdeki yemeklerimiz için de yerimizi oradayken yaptık.
İlk gün apartımıza yerleştikten sonra hemen kendimizi sokağa attık ve San Marco Meydanı ve çevresini keşfe çıktık. San Marco Meydanı ünlü San Marco Bazilikası’nın da bulunduğu Venedik’in en popüler ve büyük meydanı. Kelimenin tam anlamı ile turist kaynıyor, çevresinde ise ünlü markaların en şık dükkanları yer alıyor. Buralardaki turumuzu tamamladıktan sonra öğlen yemeğimizi Pizzeria Al Vecio Canton‘da yedik. Venedik’de odun fırını kullanılması yasak olduğu için aslında pizza Venedik için çok uygun bir seçim değil ama biz İtalya’ya gidip de pizza yemeden olmaz diye düşündüğümüz için internette de tavsiye edilen bu mekana gittik ve pizzamızı yedik. Fena değildi ama sanırım 10 üzerinden 7 veririm.
Yemekten sonra San Marco bölgesinin geri kalanını ve ünlü Rialto Köprüsü civarını dolaştık. İlk akşam yemeğimizi ise forumlarda çok tavsiye edilen, hatta bazıları tarafından İtalya’daki en favori restoranları seçilen Fiaschetteria Toscana‘da yedik. Burası çok şirin bir aile işletmesiydi. Yemekler hayatımızda yediğimiz en güzel yemekler olmasa da lezzetliydi. Menünün çoğunluğu deniz ürünlerinden oluşuyordu, ben bu konuda biraz seçiçi olduğum ve deniz ürünlü risotto ve makarna gibi şeyler yemediğim için zorlandım. Aslında genel olarak Venedik mutfağı deniz ürünü ağırlıklıydı maalesef… Yemeğimizin sonunda ikram ettikleri tatlı şarap ile de Marsala hayatımıza girmiş oldu. Aslında Sicilya Bölgesi’ne ait bir şarap olmasına rağmen, ne yaptık ettik Venedik’de Marsala satan bir yer bulduk ve dönüşte yanımızda getirdik. Yemekten sonra San Marco meydanın gecesini görmeye gittik. Hep bahsedildiği gibi o sırada da meydan ayak bileklerimize kadar su ile kaplıydı. Canlı klasik müziğin etkisiyle de çok romantikti.
Ertesi gün sabahtan Rialto Köprüsü’nü geçerek bizim için karşı kıyı olan San Polo ve Dorsoduro bölgelerini karış karış dolaştık. Özellikle Dorsoduro’da dolaşmayı turistlerden uzak ve daha sakin olduğu için çok sevdik. Zattere adı verilen deniz kıyısındaki yürüyüş yolu ise çok keyifliydi. Öğle yemeğimizi de Zattere üzerinde, deniz kenarında masaları olan, aslında İtalyanlar için fast food restoranı olan ama bizim pizzalarına bayıldığımız Ae Oche‘de yedik.
Yemekten sonra Venedikliler gibi vakit geçirmek üzere daha çok Venediklilerin ve öğrencilerin uğrak yeri olan Santa Margeritha meydanına gittik. Sonrasında da yine San Polo bölgesinde dolaşarak otelimize döndük.
İkinci akşam yemeği için hem o bölgeyi de keşfetmek için Yahudi Mahallesi’nde (Cannareggio) bir restoran seçtik: Anice Stellato. Yine bu restoranda da menü deniz ürünü ağırlıklıydı ama tabii olmayanlar da vardı. Burada yedğimiz ceviz ve peynir soslu spagetthi hayatımda yediğim en güzel makarnalardan biriydi.
Son günümüzde otelden çıktığımızda bu kez merkezden ters yöne Accademia tarafina doğru yürüyüşe geçtik ve yine Dorsodura ve San Paolo’da dolaştıktan sonra pizzasına doyamadığımız Ae Oche’de deniz kenarında çok keyifli bir yemek yedik. Sonrasında da Venedik’e gelip gondolla gezmeden olmaz diyerek gondol gezisine çıktık.
Son durağımız ise sebze-meyve pazarı ve çevresi oldu. Günlerce dolaşmış olmaktan yorgun fakat Venedik’in tadına doymuş bir şekilde eve döndük.